TRT 1'de
Kocaeli'den canlı yayınlanan
Deprem Özel programına telefon bağlantısı ile katıldığımda tarih 17 Ağustos 2009, saat tam 03.02 idi... Yani o büyük felaketin dakikası dakikasına 10. yıldönümüydü... Sanatçılar, bürokratlar, bilim adamları ve o dehşet anını bizzat yaşayanlar, günler öncesinden oluşturulan özel platoda toplanmışlardı. Fiziki yaralar sarılmaya çalışılmıştı da, yüreklerdekini pansuman etmeye olanak yoktu...
Sami Dündar oradaydı... Hani saatlerce göçük altında kalıp kurtarıldıktan sonra yaşadıklarını bir kitaba dönüştürüp, o satırlarıyla hepimizi derinden etkileyen depremzede...
"Yarın..." diyordu,
"Hepimiz sokaklara dökülelim. Çürük evlerimizden çıkıp, sokağa atalım kendimizi ve bir daha o evlere dönmeyelim. Ta ki, o evler deprem şartlarına uygun hale getirilene dek... Yoksa, depremde zaten o evlerden çıkamayacağız..." Dündar kameradan insanların gözünün içine bakarak konuşuyordu:
"Bakmayın burada olduğumuza... Hiçbirimizin ruhu göçük altından çıkamadı aslında... Bir insan böyle bir travmayı atlatamaz ki..." Kızılay harika hazırlanmıştı. Seyyar aş evleri, fırınlar, acil müdahale timleri, 30 saniyede kurulan prefabrike odacıklar, müthiş iletişim merkezleri...
Kandilli'nin gezici deprem simülatöründe yapılan deprem tatbikatları...
AKUT timlerinin kurtarma gösterisi... Başta
Prof. Ahmet Mete Işıkara olmak üzere uzmanlardan deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında ne yapılması gerektiğine dair öneriler, bilgiler... Tek kelime ile harika bir programdı.
TRT, 10 yıldır yaptığı gibi yine
"tam yerinde ve tam zamanında" depremi hatırlatıyordu. Hele
Yavuz Nufel'in, depremde babasını kaybeden bir çocuğun ağzından yazdığı o şiir... Duyup da gözlerine buğu inmeyene
"insan" denilemezdi... Ekranın sol alt köşesinde
"Uyanık Kal" yazıyordu... 10 yıldır daldığımız gaflet uykusundan uyanmamız için bir uyarı, bir dürtük gibiydi. Canlı yayında dedim ki,
"Türkiye şu saatlerde toplum olarak ciddi bir deprem duyarlılığı sınavı veriyor. Bu programın reytinglerini çok merak ediyorum. Ortaya çıkacak olan sonuç, deprem konusundaki duyarlılığımızın sayısal belgesi olacaktır." Ertesi gün reyting listesine korkarak baktım. Yanılmamıştım... O gecenin bana göre en özel, en güzel, en anlamlı ve en faydalı programını her yüz kişiden biri bile izlememişti. Uyumuştuk. Kim bilir, belki de hiç uyanmamak üzere... Sabahın ilk ışıklarına kadar beynimde aynı kelimeler uçuşup, durdu:
"Bu sefer de enkazdaki ruhlar sesleniyor" diyordu dış ses,
"Orada kimse var mı?"