Uydurma, şıpın işi, günü kurtarmayı hedefleyen abuk sabuk yaz dizilerinin ardından Karadayı ilaç gibi geldi vallahi. Ağzımdaki yazdan kalma kötü tadı, Karadayı ile gargara yaparak giderdim.
İlk tebrik, 20'nci yılını kutlayan ATV'ye... İkincisi, Adem Gürses yönetimindeki başarılı ve cefakar ATV kadrosuna... Gürses'in A Haber'deki sohbette söylediği gibi, bu kadar badire atlattığı halde ATV'nin marka değerini koruması başlı başına bir başarı... Görünen o ki, ATV bu sezon da Karadayı, Kurtlar Vadisi, Tatar Ramazan, Doksanlar, Ben Onu Çok Sevdim ve Kaçak ile "Dizi ATV'de izlenir" sloganını besleyip büyütecek.
AŞK BAZEN VAZGEÇMEKTİR
Dönelim Karadayı'ya... Öyle bir yeni sezon ilk bölümüydü ki, senaryosu, örgüsü, kurgusu, kamerası ve oyunculuklarıyla değme sinema filmlerine taş çıkarttı. Hele Feride ile Mahir'in vicdan muhasebesi yapıp ayrılmaya karar verdikleri bir sahne vardı ki, son zamanlarda izlediğim en dokunaklı metni içeriyordu.
Mahir ile Feride'nin aşkının gazeteye haber olması yüzünden Hakime Hanım'ın babası kalp krizi geçirip hastanelik olmuştu. Feride, "Sen de çok iyi biliyorsun, biz dünyayı babalarının gözünden gören, onların yolundan yürüyen evlatlarız. Ben şimdi yolumu kaybettim" deyince; Mahir bu aşk yüzünden hem sevdiği kadına, hem de etrafındakilere zarar verdiğine kanaat getirdi. Hani Başbakan Erdoğan, Emine Hanım'a duyduğu sevgiyi Usta'nın Öyküsü'nde anlatırken, "Aşk, sevdiğinde yok olmaktır" demişti ya, Mahir Kara da son zamanlarda duyduğum ikinci en güzel aşk cümlesini söyledi:
"Senin için senden vazgeçeceğim..."
Ama gönül bu, tabii ki ferman dinlemeyecek. Mahir ile Feride'nin acıyla soslanan aşkı, belli ki bu sezon da biz izleyenlerin damağına şahane tatlar sürecek. Ah bir de, Hakime Hanım'ın göründüğü en romantik sahnelerde ekranın altında beliren Bergüzar Korel'li şampuan reklamı olmasaydı...
Sahnenin tüm çekiciliğini, romantizmini alıp götürüyor, bizleri daldığımız öykünün içinden çekip hayatın 'profesyonel' gerçeklerinin orta yerine dikiveriyordu. Ancak, Bergüzar Korel'in giderek demlenen oyunculuğundan söz etmeden de geçemeyeceğim. İlk bölümlerde aldığı eleştirileri kendine rehber edinmiş olmalı ki, Hakime Feride karakterini her bölümde adeta emzirip büyütüyor.
YENİ OYUNCULAR SÜPER
Hazır söz oyunculuklardan açılmışken Mehmet Saim Bey rolüyle diziye ayrı bir derinlik ve kalite katan Erhan Yazıcıoğlu'ndan ve Selim karakteri ile diziye katılan Nihat Altınkaya'nın getirdiği cazibe ve dinamizmden bahsetmemek olmaz.
Senaryoya gelince: Her kanalın ve yapımcının 'garantili olsun' diye tarihe ve edebiyat eserlerine sığındığı böylesine riskli bir ortamda bu denli dört başı mamur bir özgün senaryo çıkarmak kolay değil. Bırakın ana öyküyü, dizinin her bir yan hikayesinden ayrı dizi çıkar. Eylem Canpolat ve Sema Ergenekon'un kalemlerinden yaratıcılık damlıyor.
Ayrıca parlak, renkli ve ışıl ışıl dizi izleme alışkanlığındaki ortalama seyirciye, bu kadar az ışıklı bir dizi sunmak ve ilk bölümden beri bu özgün tavrın arkasında durmak da ayrı cesaret işi doğrusu.
Karadayı, şerbeti kaynadıkça kıvama gelen, dolapta durdukça lezzetlenen, ağzınıza attığınız her lokmada ayrı aromalar keşfettiğiniz enfes bir tatlı gibi... Pişirenin de, servis edenin de ellerine sağlık...