Doğru mesaj içeren, televizyonculuğun temel prensiplerine uygun hazırlanmış, özenle çekilip kurgulanmış kamu spotlarının çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu memlekette en çok, evimizin baş köşesine yerleştirdiğimiz televizyonun 'sözünü' dinliyoruz. Şu sıralar ekranlarda çeşitli bakanlıkların ve sivil toplum örgütlerinin önderliğinde hazırlanan pek çok kamu spotu yayınlanıyor. Ama bana göre en lüzumlu ve acil olanı eksik...
Hangisi mi?
Fiziksel ve cinsel saldırılara, taciz ve tecavüze karşı çocukları ve ebeveynleri uyarıp bilgilendirmeye yönelik kamu spotları... Bu konuda televizyon programları yapıldı, en yetkili isim olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam basın toplantısı düzenleyip "Çocuklarınıza bu gibi durumlarda çığlık atmayı öğretin" dedi.
Uzman psikolog, pedagog ve sosyologlar her fırsatta durumun önemine değiniyorlar. Ama yetmez, yetmiyor... Dünyanın acımasızlığından öncelikle çocukların o saf yüreciklerini haberdar etmemiz lazım. Belli ki insan niyetine ortalıkta dolaşan bazı mahluklar, onların masumiyetlerinden yararlanıyor.
Bu durumda yapacağımız ilk iş, çocuklarımızda bu tür olaylara karşı bir savunma refleksi oluşturmak. Bunun en kestirme ve etkin yolu ise kamu spotları... Özellikle çocukların izleyeceği programların arasında, çocuk kanallarında; onları paranoyaya sevk etmeden, ruh sağlıklarını tehlikeye düşürmeyecek tarzda uyarı klipleri, kamu spotları yayınlanmalı.
Ailece izlenen dizilerin içine; örneğin, Çocuklar Duymasın'a, Küçük Ağa'ya, Aramızda Kalsın'a mutlaka bu konuyu işleyen alt metinler yerleştirilmeli.
Yeter mi? Tabii ki yetmez. Bakanlık tarafından her mahallede ebeveynleri eğitecek rehberlik kursları açılmalı. Okullarda uzmanların rehberliğinde cinsel istismara karşı çocukları ve ailelerini uyaracak, önlem almalarını sağlayacak dersler verilmeli. Neredeyse her gün bir kuytudan istismar edilmiş bir çocuk cesedi çıkıyor. Bir gün, bir can demek... Ne olur elinizi çabuk tutun...