Sunay Akın, kitabında yer verdiği öyküyü bu kez de Yaşamdan Dakikalar'da anlattı.
Sivas'ın bir köyünde, kadın 20 yıllık kocasını bir gece yarısı terk edip sevgilisiyle kaçmıştı.
Kadın koşar adım yürürken ayakkabısının içinde bir fazlalık hissetti. Bir nefeslenme molası sırasında eğilip ayakkabısını çıkarınca bir de ne görsün?
Ayakkabının içinde bir tomar para... Terk ettiği kocası, karısının kaçacağını biliyordu. "Bunca yıldır bende emeği var. Önüme bir tas çorba koymuşluğu var" deyip biriktirdiği tüm parasını bir gece öncesinden karısının ayakkabısının içine koymuştu. Gurbette ele güne muhtaç olmasın diye...
Terk edilen o koca, ünlü halk ozanı Aşık Veysel'den başkası değildi...
Daha sonra Bedri Rahmi Eyüboğlu, Aşık Veysel'in hayat hikayesini kaleme almış, Metin Erksan da Karanlık Dünya adıyla bu biyografiyi filme dönüştürmüştü. Ama film sansür kurulu tarafından sakıncalı bulunup kuşa çevrilmişti.
Filmden atılan sahneler arasında bu terk edilme hikayesinin devamı da vardı. İki sevgili kaçıp bir kiliseye sığınmıştı. Bilirsiniz, Anadolu'daki pek çok tarihi kilisede yer alan ikonların gözleri, yöre halkı tarafından batıl inançları doğrultusunda oyulur. Aşıklar da saklanacak mekan olarak duvarlarında gözleri oyulmuş onlarca figürün yer aldığı bir kiliseyi seçmişti. Görme engelli kocası Veysel'i terk eden kadın, bir anda kendisine bakan gözleri oyulmuş adamları görünce çıldıracak gibi olmuş, kendini kiliseden dışarıya zor atmıştı...
Şu Aşık'ın yüce gönüllülüğüne bakar mısınız? Kendisini terk etmeye hazırlanan karısının ayakkabısına, zor durumda kalmaması için tüm parasını koyacak kaç adam tanıyorsunuz? 'Aşık' ismi nasıl da yakışmış Veysel'e değil mi?
Peki ben durup dururken bunca hikayeyi niye aktardım? Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarını dolduran 'eski koca dehşeti' haberlerinin baş aktörleri belki birazcık utanırlar diye...