Çarşamba sabahı işe gelirken telefonum çaldı. "Hayırdır" dedim, "Sabah sabah..." "Defne Joy ölmüş!" "Ne!" diye bağırdım... Kilitlenip kaldım, ne diyeceğimi bilemedim. Gelirken hep uzaklara baktım, daldım gittim... Ölüm bir kez daha hatırlattı çünkü! İşe geldiğimde birkaç telefon çaldı. Okuyucularımız radyoda duydukları haberlerin doğru olup olmadığını anlamak için arıyordu. Bir beyle konuşurken, "Maalesef doğru" dedim. "Hay Allah. Tanımazdık ama çok sevmiştik kendisini. Nur içinde yatsın. Sizin de başınız sağolsun" dedi. Ben de ona başsağlığı diledim. Ne tuhaf değil mi? Sevinçte, mutlulukta, başarıda, kaygıda, kötü günde değil, bir tek ölümde buluşabiliyoruz. Dedim ya; ölüm hatırlatıyor bize! Bize bizim ne olacağımızı, ne olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi hatırlatıyor. Defne melek olup giderken eminim bize bakıp gülüyordur yine...
BİR KEZ DAHA HATIRLATTI
Daha iki gün önce, bir aile büyüğünün ölümünde bir cami avlusunda toplanmıştık. Sokakta kalp krizi geçirmiş, tanımadığı insanlar onu hastaneye götürmüş ve son nefesini orada; hiç kimsesiz vermişti. O gün o cami avlusunda yine hatırlamıştık; Hayat çok kısa... Takmaya değmez. Üzmeye değmez, üzülmeye gelmez demiştik. Hatırlamıştık. Şimdi Defne daha çok hatırlattı bize. Çünkü Defne 36 yaşındaydı ve bir bebeğin annesiydi... Yani yapılacak çok iş, yaşanacak çok gün vardı... 2 yaşındaki Can Kılıç'la paylaşacak çok mutluluk vardı. Ve Defne sadece 36 yaşındaydı...