Önceki akşam Türk televizyon tarihinde bir ilk yaşandı. Bir moderatör, canlı yayında birlikte program yaptığı arkadaşlarına kızıp yayını kesti... Bunu yapan, ekranların en deneyimli programcılarından biri; Reha Muhtar'dı...
Peki Muhtar doğru mu yaptı, yanlış mı?
Aslında programda 'yanlış' bir tane değildi.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki; liglerin sonuna yaklaşıldığı şu günlerde, herhangi bir bilgi ya da belgeye dayanmadan, kulüpleri, teknik direktörleri ya da futbolcuları zan altında bırakacak en küçük bir ima bile futbolumuzun dibine dinamit koymakla eş anlamlıdır.
Erman Toroğlu ve Dr. Ahmet Çakar, Son Kale programlarındaki söylemleriyle Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun'u ateşe atmışlardır. "Beklediğimiz Eskişehirspor'u Fenerbahçe karşısında göremedik" ya da "Bülent Uygun bu maçta beklenmedik şekilde formsuzdu" gibi sözlerin gideceği yer bellidir.
Hele ki ekran başında, bu sözleri şike olarak algılamaya hazır, eğitim ve bilinç düzeyi düşük fanatikler varsa... İlk yanlış, budur!
İkincisi; eğer Bülent Uygun'u cevap hakkı için yayına bağladıysanız, ona eleştiri getirenlerle karşılıklı konuşmasına izin vereceksiniz. Yok eğer Bülent Uygun bunu kabul etmezse, zaten yayından ayrılır. Bu, en basit haliyle 'insan hakları açısından' programı yöneten kişinin ya da diğer yorumcuların değil, Uygun'un inisiyatifine bırakılacak bir konudur.
Üçüncüsü;zaten mesele, birilerinin, bir teknik direktörün 'arkasından' konuşmasından kaynaklanmıştır. Bülent Uygun'u yayına bağlayıp sonra da karşılık vermek isteyen yorumculara, "Siz şimdi susun. Bülent Hoca kapattıktan sonra zaten iki saat boyunca arkasından konuşacaksınız" demek, hakkaniyetli bir tutum değildir.
Velhasıl, beğeniyle izlenen bir programın yarıda kesilmesine yol açan, bir hata değil, 'hatalar zinciri'dir. Ben böyle bir görüntünün ardından artık Reha Muhtar-Erman Toroğlu-Dr. Ahmet Çakar üçlüsünün bir daha aynı masanın etrafında toplanabileceklerine pek ihtimal vermiyorum. Yani 'Son Kale' düşmüştür. Yok eğer bunca olaydan sonra yeniden birlikte devam ederlerse, her şeyden önce 'inandırıcılıklarını' yitirmiş olurlar.
İnsanların kafalarına şikeyle ilgili şüphe tohumları serpecek her türlü tutum ve davranış, şikenin rahatça serpilip büyüyeceği bir zemin hazırlamaktan öteye fayda sağlamaz.
Kanaltürk'ün, yarıda kalan Son Kale'den sonra alelacele yayına verdiği filmin adı ise bu tuhaf geceyi özetlemeye yeter: Öldüren Şüphe!