Kürkçü dükkanına mı döndük? Yine Bodrum'dayız.
Bayram sebebiyle canım.
Bu kez kaçarak uzaklaştığımız Bodrum, gözümüze bir başka güzel göründü.
Mis gibi Eylül havası da gelmiş.
Dengesiz miyiz? Yok, sanmam.
İnsanoğlunun doğası böyle herhalde.
Her şeyin fazlası sıkıyor.
Aylarca diyet yapanın salata görmek istememesi gibi... Düz saçlının kıvırcık saçlılara özenmesi, kıvırcık saçlıların düz saçlıları kıskanması gibi.
Evlilerin bekarlara, bekarların evlilere iç geçirmesi gibi.
Tamam! Örnekleri kesiyorum. Anlayan anlamıştır.
ŞOKE OLDUM!
Bodrum bir başka güzel şimdi. İki hafta ara, muhabbetimizi arttırmış.
Eh Bodrum'a gelince, ilk iş soluğu Divan Palmira'nın tenis kortunda aldım tabii.
Ve şoke oldum! Kort temizlenmiş, yırtık file değişmiş, güzel sandalyeler, kortu kiralayanlara temiz havlular, içmeleri için sular konmuş.
Kapıda spor kıyafetleriyle bir delikanlı karşılıyor üstelik.
CİDDİYE ALDI
"Vaayyy be!" dedim. Şu topraklarda tarihte bir ilk mi oluyor ne?
Yazara kızmak yerine, eyleme mi geçiliyor ne?
Tam İstanbul'a dönmeden önce, eleştirisi yüksek bir yazı yazmıştım Divan Palmira için.
Tenis kortları dökülüyordu, sundukları hizmet Divan adına yakışmıyordu. Yemekleri kötüydü, servisi vasatın altındaydı.
Şimdi bakıyorum da, Divan ekibi yazımı oldukça ciddiye alıp kolları sıvamış.
Tenis kortuyla işe başlanıp, yemek servisine kadar her şey gözden geçirilmiş.
Bu gelişmeye çok sevindim.
Divan Palmira yönetiminin hassasiyetine buradan teşekkür etmek istedim.
Sadece eleştirmek olmaz değil mi?