Vallahi Eurovision'dan artık çok sıkıldım... Baltık ülkelerinin birbirlerini kollamasından, Balkan ülkelerinin ittifakından, Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi ve Türkiye-Azerbaycan jestleşmelerinden, eski SSCB ülkeleri ile eski Yugoslavya halklarının birbirlerine puanları peşkeş çekmelerinden fena halde bıktım.
E madem birbirinizi bu kadar çok seviyordunuz, niye dağıldınız be kardeşim?
KASABA PANAYIRI GİBİ
Müzikalite artık kimsenin umurunda değil. Puanlar sadece haritaya bakılarak veriliyor. (Neyse ki İsveç'in şarkısı, tartışma götürmeyecek kadar iyiydi de 12'leri topladı) Kim kiminle komşu ise ona yaranmaya çalışıyor. Bir de şov, tamamen müziğin üzerine çıktı. Sahnede takla atanlar, erotik figür sergileyenler, dedeleri, nineleri ortaya sürerek sempati toplamaya çalışanlar ve Lordi grubu gibi garabetler yüzünden Eurovision giderek 'tuhaf yaratıkların sahnelendiği' kasaba panayırlarına dönüyor.
İngiltere temsilcisi Engelbert Humperdinck'i izlerken içim ezildi. Gençliğimin romantik şarkılarının sesi, 76 yaşındaki efsane, sonuncu oldu... Rusya'nın nineleri, yarışmaya iki yedekle gelmiş. Ola ki içlerinden birkaçı lumbago, siyatik, romatizma nedeniyle saf dışı kalır ya da -Allah korusun- tansiyon haplarını almayı unutup da sahneye çıkarlar diye olsa gerek...
Bence Rus ninelerinin ikincilikten daha önemli olan başarıları, ülkelerine 'tam kadro' dönmeleriydi. Acaba diyorum, seneye sırf sempati puanları kazanmak amacıyla kundaklı bebelerden oluşan bir koroyla mı katılsak şu Eurovision'a?
EN YAHŞİ SEREMONİ
Bu yıl Eurovision'da dikkatimi çeken bir başka özellik, en az dört yarışmacının, ülkelerindeki yetenek yarışmalarından çıkmasıydı. Televizyon programlarında test edilip SMS'le onaylananları yarıştırmak akıllıca. Sanırım gelecek yıllarda ülkemizin yarışmada başarıyla temsili için Acun Ilıcalı'ya önemli bir sorumluluk düşecek!
Bu arada yarışmanın gizli bir şampiyonu var: Türk müteahhitler. Bakü'de yarışmaya ev sahipliği yapan o şahane mekan Crystal Hall'ü sadece altı ay içinde inşa edip final gecesine yetiştirmeyi başarmışlar. Azerbaycan'a ise benden tebriklerin, takdirlerin, teşekkürlerin en yahşisi...
Bunca yıldır bu kadar görkemli, bu kadar anlamlı bir açılış seremonisi izlememiştim. Helal olsun gardaşlara... Ayrıca şarkıları da enfesti.
Malum, tüm Avrupa krizle boğuşuyor. Bu yarışmayı düzenlemek de giderek daha büyük bir ekonomik yük haline geliyor. Eminim; Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, İtalya, İspanya ve İzlanda başta olmak üzere pek çok ülke, birinci olmaları halinde sonuca itiraz edecek, yeniden puanlama isteyecekti! Varsın İsveçliler düşünsün!
TAZİYE KONUŞMASI
Sunumda ise Bülend Özveren ve Erhan Konuk ortalamayı tutturdular. Ancak Orhan Boran'a taziye konuşması bir saat rötarlı yapılmamalı, giriş anonsunun konusu olmalıydı diye düşünüyorum.
Bir de İsveç'in puan rekoru kırıp kırmadığını dakikalar boyunca birbirlerine sorup durdular. O sırada internetteki arama motorlarından birine girip doğrusunu kulaklıklarına fısıldayacak biri yok muydu? Ayrıca bugünkü Gaf Kürsüsü'ne katkıları için de sunucularımıza teşekkür ediyorum.
Can Bonomo'ya gelince...
Alacağı derece ile zerre kadar ilgilenmediğimi daha önce yazmıştım. Öngördüğüm gibi bizi harika temsil etti. Her şeyden önemlisi, peklik çeken Türk pop müziğine 'lavaboaç' etkisi yaptı. Hem ona hem de onu bize kazandıran TRT'ye teşekkürler.
Bir de... Kimin kime ne puan vereceği belli olduğuna göre, yarışmaya şarkı gönderilmesinin zaman ve para israfı olduğu kanaatindeyim. Ülkeler Mayıs ayının ortalarına doğru puanlarını versin; olsun, bitsin...