Bana göre haftanın en dramatik haberiydi. Şişli'deki bir alışveriş merkezinin önüne konulan oyuncak paylaşım kutusuna giren çocuk, oyuncakların içeri atıldığı aralığa sıkışmış, polis ekipleri tarafından güçlükle kurtarılmıştı. Kurtarma operasyonu sırasında belinden sakatlanan çocuk, kardeşlerine oyuncak ayıcık ve düdük almak istediğini, bu nedenle içeri girdiğini söyledi. "İstedim, vermediler, ben de içeri girdim" dedi çocuk...
Bu haberin bandının ardından Show Ana Haber sunucusu Jülide Ateş ekrandan bir çağrı yaptı ve o çocuğu tanıyanların kendisine başvurmalarını istedi. Çağrı, yanıtsız kalmadı. Çocuğun yaşadığı mahalledeki komşuları, Show TV'yi aradılar ve adresi verdiler.
Bir sonraki gün Show TV muhabiri, elinde oyuncak paketleriyle çocuğun Beyoğlu Örnektepe'deki evinin kapısındaydı.
Ev dediğime bakmayın; duvarları yıkık dökük ve rutubetli, buz gibi sobasında ne odun ne kömür yanan, çocuk ve üç kardeşinin yalın ayak gezdiği, anneleriyle birlikte tek göz odada yattıkları derme çatma bir barınak...
Röportaj, mıh gibi beynimde çakılı duruyor. Muhabir, mahcup çocuğa sordu: "Ne oldu dün?" Çocuk yanıt verdi: "Kardeşime ayıcık ve bir de düdük alacaktım."
Muhabir: "Peki ya kendine?" Çocuk: "Yok istemem...
Ben büyüdüm..."
Büyümek dediğin, işte böyle bir şey... Kimi için kolaydır, kimi ise her yaş alışı karşılığında büyük bir bedel öder.
Kimi alınan her yeni oyuncağı beş dakikada kırar, kimi kardeşini sevindirmek için hem omurunu, hem onurunu... Örnektepe'deki gecekondunun çocuklarının, Jülide ablaları tarafından gönderilen o oyuncakları aldıklarında gözlerinin nasıl ışıl ışıl parladığını görmeliydiniz. Görmeliydiniz, bir çocuğun gülümsemesinin ekranlardan odalara, oradan sokaklara doğru, yaslı bir ülkeyi nasıl aydınlattığını...
Daha geçen hafta bir grup gönüllünün, muhtaç çocuklar için eski oyuncak toplama kampanyasını duyurmuştum bu sütunlarda. Tam da üstüne geldi haber... Show TV'nin duyarlı haber merkezi, farkında olmadan öyle etkileyici bir klip çekti ki o kampanyaya...