Zaten ölüm, kan ve barutla yoğrulduğumuz günlerdi. Salı akşamı, ruhumu bunaltan haberlerden sıyrılıp kafayı dağıtmak için Kanal D'deki Kanıt:
Ateş Üstünde dizisine şöyle bir göz attım.
Malum, dizinin önemli bir bölümü Adli Tıp Kurumu'nun içinde geçiyor. Bu kez de bir kadın maktul, otopsi masasına yatırılmıştı.
Başındaki görevli kadın, bir yandan büyük bir neşe ve umursamazlık içinde 'Gesi Bağları' türküsünü söylüyor, bir yandan da elindeki neşterle cesedi kesip biçiyordu.
Evet, ben de duymuştum bu tür görevlerdeki bazı insanların giderek duygularını yitirip işlerine yabancılaştıklarını. Profesyonelliğin de ötesine geçip yüreklerinin nasır bağladığını...
Ama bu görüntüyü bir türlü hazmedemedim. Hele ki tam da o saatlerde, darbecilerin tanklarla çiğnedikleri, kurşunlarla delik deşik ettikleri yakınlarının cenazesini almak için Adli Tıp Kurumu'nun önünde bekleşen acılı vatandaşları düşündükçe...
Ölüme, öldürülmeye, ölmeye bu kadar alışırsak; ölümlerden nasıl kurtulacağız peki?