Ünlü piyanist Tuluyhan Uğurlu, GÜNAYDIN'a çok özel açıklamalarda bulundu. CHP'li ve Atatürkçü bir aileden geldiğini söyleyen Uğurlu, "CHP, Atatürk'ün partisi değil, artık mezhepçilik yapanların yoğun olarak bulunduğu bir parti haline geldi" dedi.
Piyano çalmaya 4 yaşında başlamışsınız. Müziğe olan ilginiz aileden mi geliyor?
İçinde tiyatrocuların, sinemacıların olduğu bir aileden geliyorum. Şair bir babanın oğluyum. Evde piyanomuz vardır. Annem piyano çalardı, babamın da müziğe özel bir ilgisi vardı. Evde her türlü müziği dinlerdik. Ben de onların etkisiyle müziğe yöneldim. Kültürel açıdan çok yönlü bir ortamda büyüdüm. Bu da benim sanatıma çok şey kattı. Necip Fazıl Kısakürek, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Özdemir Asaf, Edip Cansever; babamın arkadaşlarıydı. Ben böyle usta edebiyatçıların arasında büyüdüm. Bu insanların bir ortak sevdası vardı, o da Anadolu sevdası. Saf bir sevgiyle ülkelerine bağlıydı bu insanlar. Şimdi düşünüyorum da biz bunu mu kaybediyoruz acaba? Hele sözde sanat camiasında...
Sözde sanat camiası sözünüzü biraz açar mısınız?
Şimdi bakıyorsunuz; herkes kendine sanatçı diyor. Tiyatro yapıyorsan tiyatrocusun, opera yapıyorsan operacısın, şarkı söylüyorsan şarkıcısın. Enteresan biçimde sanki şarkıcı denmesi kötü bir şeymiş gibi kendilerine sanatçı diyorlar. Sanatçı olmak kolay mı? Herkese sanatçı denmez. Kendi eserini üreten ve icra eden, geleceğe mesaj bırakanlara sanatçı denir. Bana göre Itri sanatçıdır, Hacı Arif Bey sanatçıdır, Mimar Sinan sanatçıdır. Zaten bir ülkede bu kadar çok sanatçı varsa, orada sıkıntı var demektir. Detone sesli kızlarımıza bile sanatçı diyoruz artık.
TEKERLEMEDEN YAPILAN ŞARKILAR VAR
Türkiye sizi 'İstanbul Kanatlarımın Altında' filmine yaptığınız müziklerle tanıdı ve sevdi...
Ben Avrupa'da alanında tanınan bir müzisyenken askerlik görevim için Türkiye'ye geldim. Askerliğimi yaparken Bando ve Mızıka Okulu'nda görev aldım. O sırada filmin yönetmeniyle tanıştım ve benden filmin müziklerini yapmamı istedi. Filmin müzikleri halkımız tarafından çok ilgi gördü. Bu filme kadar Türkiye'den daha çok Avrupa'da bilinen bir isimdim. Bir Türk sanatçı olarak Avrupa'da tanınıp da kendi ülkemde bilinmemek benim içimde bir ukdeydi aslında. Filmle birlikte ülkemde de tanınırlığımın artması beni çok mutlu etti.
Türk halkının klasik müziğe ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Türk halkı, klasik müziği dinlemek veya ona ilgi duymak zorunda değil. Klasik müzik bize ait değil, Batı'ya ait. Bizim de klasik müziğimiz vardır. Halkımız bunu da fazlaca dinlemez çünkü adı üzerinde klasik ve her dakika, her ortamda dinlenmez, belirli bir birikim gerekir. Ancak eleştiriler, klasik Türk müziği dinleyip dinlememe konusunda değil, Batı klasik müziğinin anlaşılamaması üzerinedir. Ben her zaman Türk halkının kaliteli çok sesli müzik dinlemesini isterim. Müzik sektörünün daha seçkin işler yapmasını isterim. Tekerlemelerle yapılan şarkılar bize hiçbir şey kazandırmayacak.
ORTADOĞU, TÜM İNSANLIĞIN ACISI OLMALI
Peki arabesk müziğe bakışınız nasıl?
Gönülle yapılan her şey benim için kıymetlidir. Zevkle dinlediğim arabesk şarkılar var. Arabesk; halkımız tarafından seviliyorsa, insanların kalbine dokunduğu içindir. Demek ki insanların gönlüne vuruyor bu şarkılar. Orhan Gencebay'ın bazı sözleri artık atasözü gibi hayatımıza girmiştir: 'Hor görme garibi', 'Kula kulluk edene yazıklar olsun' halkımız arasında sıkça söylenen sözler arasındadır. Bence arabeskçiler çok duygu derinliği olan insanlar. Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur; çok özel insanlar. Klasik camiada arabeskçilerdeki gibi duygu derinliği yok mesela. Ben, girdiğim yerlerde insanlar arabesk dinliyorlarsa hiç rahatsız olmam, onlarla birlikte dinlerim. Her zaman kitlelerle duygu bağı kurmaya çalışırım.
Geçtiğimiz aylarda Amerika'nın Ortadoğu politikasını eleştiren bir mektup yazarak Türkiye ve dünyadaki temsilciliklerine gönderdiniz...
Evet, 2018'in ilk aylarında ABD'nin vahşi Ortadoğu politikasının gidişatı beni çok rahatsız etmeye başlamıştı. O günlerde şişe içinde denize bırakılan bir mektup misali, içimdeki duyguları anlatan bir yazı kaleme almıştım. Mektubu, tüm Amerikan temsilciliklerine, yerli ve yabancı basına gönderdim. Türkiye'de bir-iki yerde yazı yayınlandı ama asıl muhatabından hiç ses çıkmadı. Ne desinler, haklı olduğumu biliyorlar. Ama Batılı her şeyi bir kenara yazar, bilmeleri benim için yeterli. Bir sanatçı olarak, bir insan olarak görevimi yapmam gerekiyordu ve ben bunu yaptım. Sizlerle yazının içinden bir bölüm paylaşmak isterim, şöyle demişim: 'Ortadoğu gözbebeğimizdir. Yazık ki, kutsal kentler, Birinci Dünya Savaşı sonrası çizilen haritalarla yeni devletlerle şekillenen topraklar, son 20 yıldır kan ve gözyaşı içindedir. İnsanlığımızın, ortak medeniyetimizin temelleri bu coğrafyada yazılmıştır. Tüm bu ortak medeniyet kazanımlarınızı hiçe sayan bu yaklaşım bir sanatçı olarak beni çok rahatsız etmektedir. Her bir türbenin, sanat eserinin, mabedin, kütüphanelerin, müzelerin tahrip edilmesi yüreğimizi yakmaktadır. Evinden, yurdundan kopup yollara düşen, kendine yeni bir yurt ararken Akdeniz'in dalgaları arasında kaybolan ailelerin dramı tüm insanlığımızın ortak acısı olmalıdır. Tüm bunların sebebi; Amerika'nın, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme arzusudur. Bunları yapan Amerikan halkı değil, Amerikan sistemidir."
ERDOĞAN MUHALEFETİN DENGESİNİ BOZDU
Geçtiğimiz günlerde Amerika'nın Türkiye'yi hedef alan saldırılarına karşı tavır almak için sanat dünyasına çağrıda bulunmuştunuz. Bu çağrınız sanat dünyasında karşılık buldu mu?
Çağrım karşılık bulmadı. Ne yazık ki bu konuda duyarsız kalındı. Bu ülkede yıllarca Filistin davasına kafa yoran sol, Başkanımız Filistin'e sahip çıkıyor diye şimdi bu davayı sahiplenmiyor. Niye? Erdoğan sahip çıkıyor diye. İşte bu durum hastalıklı bir tutumdur. Erdoğan, muhalefetteki bir kesimin dengesini bozdu çünkü arka arkaya büyük zaferle çıktı seçimlerden. Başarı çıtasını her seçimde daha da ileriye taşıdı, halkımızın teveccühünü kazandı. İşte bu da dengesini bozdu bir kesimin. Başkan Erdoğan o kadar büyük hizmetler yaptı ki ülkemize... Bir gün de muhalefet lideri çıkıp 'Şu hizmetlerinden dolayı AK Parti'ye ve Başkan Erdoğan'a teşekkür ederiz' demedi ya da 'Çok güzel hizmetler yaptınız ama...' diye başlayıp yapıcı bir eleştiride bulunmadı. İşte bunun yapıldığı gün muhalefet cephesinde bir şeylerin değiştiğini söyleyebiliriz. Konu muhalefetten açılmışken; CHP ile ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum. Ben CHP'li ve Atatürkçü bir aileden gelen biri olarak şunu söylemek isterim ki, CHP, Atatürk'ün partisi değil artık. CHP, mezhepçilik yapanların yoğun olarak bulunduğu bir parti haline geldi. Üzülerek söylüyorum ki, Atatürk'e en büyük zararı bugünkü CHP veriyor. CHP baştan ayağa yenilenmeli, kuruluş ayarlarına geri dönmeli.
MAHALLE BASKISI MUHALEFET KESİMİNDE VAR
Sosyal medyada özellikle SABAH gazetesine konuşan sanatçılar, belli kesimler tarafından linç ediliyor. Siz sosyal medyadaki bu tahammülsüzlüğü neye bağlıyorsunuz?
Politik açıdan ayrıştığımız için böyle oldu diye düşünüyorum. Bizim tekrar bir araya gelip kenetlenmemiz gerekiyor. 'Şu gazete yandaş', 'Bu gazete iktidara yakın' diye ayrım yapılmasına karşıyım. Kimseyi SABAH'a konuştu diye yaftalayamazsınız. SABAH gazetesine yandaş diyenlere soruyorum; AK Parti televizyonu diye bir kanal bilmiyorum ama Halk televizyonu diye bir kanal var. Halk televizyonunu nasıl adlandıracağız o zaman? Bizim bu tarz yaklaşımları aşmamız gerekiyor. Yıllarca bu ülkede değerli işler yapmış insanlara SABAH'a konuştu diye hakaret etmek kimsenin haddi değil. Kimsenin böyle bir hakkı yok. Muhalefet yıllarca 'Mahalle baskısı var' diyordu. Bir mahalle baskısı varsa, bu muhalefet kesiminde var. Kendi öz değerlerimize dönmeliyiz. Anadolu kültürünün merkezinde hoşgörü, insan sevgisi var. Biz bu değerlerimizi unutmadan birbirimize yaklaşmalıyız. Eğer biz birbirimize düşersek güçsüzleşiriz, o zaman da emperyal güçler gelir bizi bölüp yönetmek ister. Lütfen bu tuzağa düşmeyelim.
CHP KURULUŞ AYARLARINA GERİ DÖNMELİ
Uğurlu, doların yükselmesine sevinenlere inanamadığını söyledi: "Cebindeki para eriyor, böyle bir körlük olamaz." Ünlü sanatçı, Amerika'nın politikalarından duyduğu rahatsızlığı kaleme alan bir mektup yazdı.
YURT DIŞINDA TÜRKİYE ELEŞTİRİLDİĞİNDE ÇOK SİNİRLENİYORUM
Dünyanın dört bir yanında konserler veren bir müzisyensiniz....
Ülkemin ve bölgemin değerlerini, dünyaya müziğimle anlatmak için elimden geleni yapıyorum. Ülkemi çok seviyorum ve Türk sanatçısı olarak dünyanın dört bir tarafını dolaşmak bana gurur veriyor. Uzun yıllar Avrupa'da yaşadım ve oradayken de ülkemi en iyi şekilde temsil etmeye çalıştım. Piyano çalmama veya kişiliğime yönelik eleştirilere kızmam ama memleketime yönelik eleştiri yapıldığı zaman çok sinirleniyorum. Yurt dışında yaşadığım dönemde de bulunduğum ortamda kimse ülkem hakkında tek bir olumsuz kelime söyleyemezdi; buna müsaade etmezdim.
BATI'DA KİMSE 'EURO DÜŞTÜ, DOLAR YÜKSELDİ' DİYE SEVİNMEZ
Türkiye'deki sanat camiasının duyarsız olduğunu söylediniz. Peki, uzun yıllar Avrupa'da yaşamış ve müzik yapmış biri olarak, Batı'daki sanat dünyasında da milli konulara yaklaşım açısından benzer bir tablo var mı?
Batı'daki sanatçılar, her şeyden önce yöresel değerlerden evrensel değerlere ulaşma gayretinde. Bugün adını saygıyla andığımız tüm değerli bestecilerin eserleri hep yöresel temalardan yola çıkarak yapılmıştır. Avrupa'daki sanatçılar; sadece yöresel değerlere değil, milli değerlerine de sahip çıkıyor. Batı'da vatandaşından sanatçısına kadar kimse 'Euro düştü, dolar yükseldi' diye sevinmez mesela. Ama Türk Lirası düşüyor, dolar yükseliyor diye sevinenler var. Cebindeki para eriyor bir kere dolar yükseliyor diye. Böyle bir körlük olabilir mi ya? Değer kaybeden paramızın üzerinde Atatürk'ümüzün resmi var bir kere. Bir de bunu yapanlar sonra Atatürkçü'yüm diye ortada dolaşıyor. Yazık gerçekten. Bunlar Atatürkçü falan değil. Atatürk'ün ilkelerini anlayan ve benimseyen kimse böyle bir tavır sergilemez zaten.