Ünlü teknik direktör Mustafa Denizli, GÜNAYDIN'a çok özel açıklamalarda bulundu. "Altay'ın başına geçtiğim ilk günden beri Süper Lig'e çıkacağımızı biliyordum" diyen Denizli, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını da anlattı...
■
Altay'dan aldığınız ücreti çeşitli vakıflara bağışladınız. Hangi vakıflar bunlar?
Mehmetçik Vakfı ile Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı'na bağışta bulundum. Ben bu ülkede doğdum ve paramı bu ülkeden kazandım. Tabii ki ülkemizi en zorlu koşullarda canı pahasına koruyan askerlerimize ve gazi-şehit ailelerine elimden gelen desteği veririm. Biz onlara çok şey borçluyuz.
■
Mustafa Bey sadece bu sene değil, daha önceki yıllarda da böyle vakıflara bağışta bulunduğunuzu duyduk... Doğru mu?
Evet. Futbolculuk yıllarımdan beri böyle vakıflara bağışlarda bulunurum. Çok öğrenci de okuttum. Hatta okuttuğum çocukların birçoğu bugün mimar, doktor ve bürokrat oldu. Onların hayatına bir nebze de olsa dokunabilirsem ne mutlu bana.
HİSLERİMLE KARAR ALMIYORUM
■
Yerli teknik direktör deyince akla gelen birkaç isimden birisiniz. Başarılı olmanızın sırrı nedir?
Allah'a şükürler olsun bir teknik adamın yaşayabileceği tüm başarıları yaşadım. Teknik direktörlük, yönetme sanatıdır. Takıma ruh katmak için üstüne kafa yorarım. Uykumda bile düşünürüm, strateji çizerim. Futbolcularımın performansını yükseltmek, uyumlu bir takım yaratmak için çeşitli metotlar uyguluyorum. Futbolcularımın beni sevmesini beklemem ama bana inanmalarını beklerim. Hiçbir zaman hislerimle karar veren bir teknik direktör olmadım. Yani beni sevmediğini bile bile çalıştığım futbolcular oldu. Kararlarımı bireyselleştirmeden, takımın yararını gözeterek verdim her zaman.
FUTBOLCU YETİŞTİREMİYORUZ
■
Teknik direktör yetiştirme konusunda eksikliklerimiz var mı?
Teknik direktörlük usta-çırak ilişkisi gibidir. Usta öğretmez ama çırak öğrenir. Şimdi soruyorlar "Niye teknik direktör yetiştiremiyoruz?" diye. Gözlem yapmaya, kendini geliştirmeye dayalı bir meslek bu. Bunu başarmak için de çok çalışmak ve yetenek gerekiyor. Ben Galatasaray'da teknik direktörümle tartışmam sonrasında bu mesleği seçmeye karar verdim. Hocam Tomislav Ivic'in kararını eleştirdim, ufak bir tartışma yaşadık. Aynı günün akşamı bana "Sen haklıydın" dedi. Ve futbolu bırakıp, onun yardımcısı olmamı istedi. Sonra o ayrıldı. Ben de genç takımın antrenörü olarak devam ettim. Daha sonra Jupp Derwall geldi ve onun yardımcısı oldum. Eleştirel bakacaksın, sorgulayacaksın yoksa başarı da gelmez. Ben de teknik direktör adaylarıyla çalışıyorum. Onların yeni fikirlerle bana gelmelerini ve eleştirilerini çekinmeden bana yapmalarını istiyorum. Şu andaki birçok teknik direktör benim asistanımdı. Devletimiz çok güzel statlar yaptı, futbola çok büyük yatırımlar var. Ama ne yazık ki yeterince futbolcu yetiştiremiyoruz. Altyapıdan futbolcu gelmiyor. Bu hatayı futbolcuda değil kendimizde aramalıyız. Çünkü doğru çalışmaları yapmıyoruz.
O GECE TRT BİNASININ BASILMASINI BALKONUMDAN İZLEDİM
■
15 Temmuz'un yıldönümü yaklaşıyor. Siz neler söylemek istersiniz?
15 Temmuz'da evimin balkonundaydım.
Evimin bir tarafı
Ulus TRT'yi görüyor, bir tarafı
da köprüyü. O gece TRT binasının
basılmasını canlı canlı
evimin balkonumdan izledim.
TRT'nin üstüne helikopter geldi
ve merdiven sarkıtarak indiler
binaya. O sırada kulakları patlatırcasına
bir uçak sesi duydum.
Uçak 15 Temmuz köprüsünün
üzerinden denize doğru indi ve
sonra da 90 derecelik açıyla
havalandı. O kadar ürkütücü
bir sahneydi ki hâlâ gözümün
önünden gitmiyor. Türkiye'nin
beklemediği bir anda böyle alçakça
bir darbe girişimiydi. Ben
diğer darbeleri de görmüş biri
olarak şunu söyleyebilirim ki,
teknolojinin bu kadar geliştiği
bir dönemde halka rağmen
hiçbir darbe başarılı olamaz. 15
Temmuz'da da halkımız demokrasisine
sahip çıktı. Şehitlerimize
Allah'tan rahmet diliyorum.
TEKNİK ADAMLARIN DA FORMSUZ OLDUĞU DÖNEMLER OLABİLİR
■
Şenol Güneş eleştirilerin odağı oldu. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Türkiye'de futbol başarıya endekslenmiş.
Başarılıysan seni yere göğe
sığdırmıyorlar, başarısızsan hedef oluyorsun.
Ben bunu doğru bulmuyorum.
Bir yıl şampiyon olmuş takımlar, diğer
yıl çok başarısız olabiliyor. Takımda neler
yaşandı, içini bilemeyiz. Futbolcular
gibi teknik adamların da formsuz olduğu
dönemler olabilir. Şenol da böyle bir
döneme denk gelmiş olabilir. Milli takımların
turnuva öncesi gereksiz takımlarla
maç yapmasını da hiçbir zaman doğru
bulmadım. Takımın eksiklikleri vardı
ama şunu da görmek lazım, futbolcuların
çoğu şampiyonluk yaşamış takımlardan
geldi. Başarıya doymuş futbolcuların
da motivasyonu daha düşük olabiliyor.
Bence milli takımın performansını bu da
etkiledi. Bir de, ülke olarak beklentilerin
çok yüksek olması milli takım üzerinde
baskı yaratmış olabilir. Dolayısıyla bu
turnuvada milli takımımız beklentilerimizi
karşılayamadı.
ÖNEMLİ OLAN ŞÖHRET DEĞİL, TOPLUM SEVGİSİ
■ Futbol sizin hayatınıza neler kazandırdı, neleri kaybettirdi? En çok manevi açıdan kazancı oldu. Tanınmak ya da şöhret olmaktan öte toplumun sevgisini kazanmak benim için daha kıymetli. Kaybettirdiklerine bakarsak, futboldaki baskı ve stres yaşamımı olumsuz etkiledi. Bir de futbol o kadar çok vaktimi alıyordu ki çocuklarımın büyüdüğünü göremedim.
ALTAY YENİLDİĞİ ZAMAN AĞLADIĞIM GÜNLER OLDU
■
Altay'da büyük bir başarıya imza attınız. Bu başarıyı neye borçlusunuz?
Takımın başına geçtiğim
ilk günden beri Süper Lig'e
çıkacağımızı biliyordum. İnanıyordum
buna. Futbolcularımız
da buna inandı. Takım ruhuyla
hareket ettik ve başardık. Ben
Altay'a görev emri bilinciyle
geldim. Transfer teklifinde
bulunmadılar, çağrıda bulundular,
ben de takımın başına
geçtim. Altay'ı baba ocağım gibi
görüyorum. Altay'la bütünleştim.
Yıllarca başka takımları
da çalıştırdım ama gözüm hep
Altay'ın üzerindeydi. Yenildiği
zaman ağladığım günler oldu.
Altay'ın başarısızlığı başka takımlardaki
teknik direktörlük
performansımı bile olumsuz
etkilerdi. İşte bu kadar bağlıydım
Altay'a.
ERDOĞAN'IN YATIRIMLARI SAYESİNDE FUTBOLDA ÇAĞ ATLADIK
■
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Altay'ın Süper Lig'e çıkmasından dolayı sizi aradığı basına yansıdı. Neler söylemek istersiniz?
Evet, kendisiyle konuştuk. Beni
her başarımdan sonra arar ve
tebrik eder. Cumhurbaşkanımız
sadece beni değil, başarılı olan
takımların yöneticilerini ve teknik
adamlarını da arar. Belediye
başkanlığı döneminde ben milli
takımın başındaydım. O zamandan
beri kendisiyle çok güzel bir
iletişimimiz var. Cumhurbaşkanımızı
uzun zamandır tanırım,
çok vefalı bir insan. Eski futbolcu
olduğu için futbolu da yakından
takip ediyor. Futbola büyük yatırımlar
yaptı. Ben futbolcuyken
toprak zeminde oynamaktan her
yerim simsiyah olurdu. Şimdi
bakıyorum, o yıllarla bugünkü
koşullar arasında çok büyük fark
var, adeta çağ atladık.
BİRKAÇ TRANSFER SONRASI İMZA ATACAĞIM
■
Yeni sezonda Altay'da devam edecek misiniz?
Büyük ihtimalle Altay'da
kalıyorum. Son maçı 26 Mayıs'ta
yaptık, 27 Mayıs'tan itibaren
takımın eksikleri üzerine
çalışmalara başladım.
Başkanla ve yöneticilerimizle
de paylaştım ihtiyaçlarımızı.
Transferle ilgili işler
düşündüğümüz gibi gitmedi.
Şimdi onlarla uğraşıyoruz.
20 gündür İzmir'deyim. Bu
hafta birkaç tane transfer
gerçekleştireceğiz, başkan
ve ekibinin bu transferleri
yapacağına inanıyorum.
Sonra da imza atacağım.
Takımla şimdi yardımcılarım
ilgileniyor. Programı ben
yapıyorum, onlar uyguluyor.
Tek çabam Altay'ın bir daha
başarısızlık yaşamaması. Ne
kendimin ne de camiamın
hayal kırıklığı yaşamasını
istemiyorum.
DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE HAKEMLER BÖYLE HEDEF HALİNE GETİRİLMİYOR
■
Bu sene hakemler de çok tartışıldı. Siz nasıl bakıyorsunuz bu tartışmaya?
Sadece bu sene değil, her sene böyle tartışılıyor.
Hakemlere büyük bir haksızlık yapılıyor. Dünyanın hiçbir
yerinde hakemler bu kadar hedef haline getirilmiyor.
Neticede insan bunlar, unutmayalım. İşte bu sene
EURO 2020'de kaderi etkileyecek yanlış karar veren hakemler
gördük. Onlarda da büyük hata yapan hakemler
oldu. Ama kıyamet kopmadı. Bizde bu hatalar yapılsa
günlerce hedef olur hakemler. Türkiye'de hiçbir hakem
bilinçli olarak hatalı karar vermez. Geçmişe göre
hakemlerimiz çok daha duyarlı ve dürüst bence. Kimse
hakem hatalarını takımların başarısızlıklarının kılıfı
olarak kullanmamalı. İki taraflı bakılmalı. Yani pencerenin
iki tarafından bakıp, sorular sorulmalı. Özeleştiri
yapmadan hakemleri suçlamayı doğru bulmuyorum.