Hayır işleri için kullanılan, çok sevdiğim, çok anlamlı bir atasözümüz vardır: Sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmamalı.
Hayır işinin en makbul olanı,; sessizce, gösterişe kaçmadan, yardım edilen kişiyi teşhir edip onu utandırmadan yapılandır. Zaten Allah katında da yoksula, muhtaca yapılan en değerli yardım şekli budur.
Bayramın ikinci günü, Show TV'deki Çarkıfelek programı, bir yıl önce hayatını kaybeden bir şehidimizin geride bıraktığı ailesine jest yaptı. Şehit evine yapılan canlı bağlantıda, şehidimizin geride bıraktıklarına basit bir soru sorulup ev hediyesini kazanmaları sağlandı. Allah, bu hayrı işleyenlerin cümlesinden razı olsun. Ama o şehit ailesinin, kamera önünde umutla bekleştiği anlar, yüreğimin dibine tortu gibi çöktü. Acaba o hüzünlü aile ve yaşadıkları dram 'televizyonculuk hedeflerine' kurban edilmeden de bu iş usulünce yapılamaz mıydı? Ne bileyim, mesela programın sonunda mini bir Çarkıfelek düzenlenip masanın başına Türk Silahlı Kuvvetleri'ni Güçlendirme Vakfı, Mehmetçik Vakfı ya da Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği adına birer yetkili geçse, ödüller onlara pay edilse, vakıf ve dernekler eliyle -ki onlar kimin neye ihtiyacı olduğunu hepimizden iyi bilirler- şehit yakınlarına ulaştırılsa daha 'şık' olmaz mıydı?
Bir de... Çarkıfelek bir eğlence programı. Stüdyodakiler oynak müzik eşliğinde göbek attıktan beş saniye sonra şehit evine bağlantı yapmak, oradaki insanların yüzlerine çöken kederi görmek, iki dakika sonra yine 'vur patlasın, çal oynasın'a dönmek; 'sosyal duyarlılık amacını' biraz zedelemedi mi? Hele ki Giresun'da yedi şehidimizin yüreklere ateşler düşürdüğü bir günde...