Bizans imparatorları ve Osmanlı padişahlarının, çeşitli vesilelerle başkentleri İstanbul'u süslemek için yerleştirdikleri ve halk tarafından "tılsımlı" olduğuna inanılan dikilitaşlar, günümüzde de yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor.
AA muhabirinin çeşitli kaynaklardan derlediği bilgiye göre, özelikle Bizanslılar, İstanbul'un dört bir yanını Roma ve Mısır'dan getirilen dikilitaşlarla donattı.
İstanbul'un en yaşlı anıtı sayılan ve halk arasında "Dikilitaş" diye bilinen I. Theodosius Sütunu, Sultanahmet Meydanı'nda görenleri etkilemeye devam ediyor.
MÖ 1500'lü yıllarda ön Asya seferinde başarılı olan Firavun 3. Tutmosis tarafından yaptırılan ve Mısır'daki Karnak Tapınağı'na yerleştirilen sütun, Bizans İmparatoru I. Theodosius tarafından 390'da İstanbul'a getirtildi. İmparator, taşın bugünkü adı Sultanahmet olan Hipodrom Meydanı'na yerleştirildiğini göremeden öldü.
Dikilitaş, yaklaşık 32 günlük bir uğraş sonunda bugünkü yerine konuldu. İki farklı parçadan oluşan taşın tepesindeki hiyeroglif 3. Tutmosis'in zafer metinleri olmasına rağmen Bizanslılar tarafından sihirli yazıtlar olarak addedildi ve halk abideden medet umdu.
Sütunun yerleştirildiği kaide, taşın dikiliş hikayesini ve İmparator Teodisus'un hayatından çeşitli kesitleri içeriyor. Kaidede hem Grekçe hem de Latince olarak sütunun dikiliş hikayesi anlatılıyor.
Yılanlı Sütun
Sultanahmet Meydanı'nda Dikilitaş'ın hemen yanında toprağın içine gömülü gibi duran Burmalı ya da Yılanlı Sütun adıyla anılan dikilitaşın anavatanı da Roma.
Burmalı sütun, MÖ 500 sonlarında Yunanlıların, ülkelerini istila eden Persler'e karşı kazandıkları zaferin anısı olarak, ele geçen silahların eritilmesiyle yapılarak, şükran ifadesi olarak Apollon Tapınağı'na armağan edildi. Başkentini süslemek isteyen I. Konstantin, sütunu 324'te İstanbul'a getirtti.
Günümüze 29 boğumu ulaşan sütunun, şehri böceklere ve sürüngenlere karşı korumak için büyülü güçlere sahip olduğuna inanılırdı. Sütuna ait yılan kafalarından ikisi kayıpken, biri İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde sergileniyor.
Dünyanın Ortası "Milyon Taşı"
İstanbul'da Bizans döneminden kalma renklerden biri de Sultanahmet'te, Yenibatan Sarnıcı'nın hemen yanındaki Milyon Taşı.
I. Konstantin zamanında yerleştirildiği düşünülen sütun, tüm Antik Roma yollarının başlangıç noktası ve dünya üzerindeki tüm şehirlerin, Konstantinopolis'e olan mesafesinin hesaplanması için kullanılan sıfır noktası kabul edildi.
"Her yol Roma'ya çıkar" sözüne kaynak olduğu düşünülen sütuna, Bizanslılar büyük anlamlar ve efsaneler yükledi. Bizans halkının inandığı bir efsaneye göre, Milyon Taşı'ndan ileri hiçbir düşman askeri geçemez, geçmeye çalışırsa gökten inen bir melek tarafından ikiye bölünürdü. Bu yüzden İstanbul'un fethi sırasında halkın Ayasofya'ya sığındığı, Fatih ve ordusunun Milyon Taşı'ndan geçerken ortadan ikiye ayrılmasını beklediği anlatılır.
Yapıldığı dönemde dört sütun tarafından taşınan bir kubbe görünümünde olan Milyon Taşı, zamanla yavaş yavaş parçalandı ve bugünkü tek bir sütundan ibaret olan hale geldi.
Yanık sütun "Çemberlitaş"
İstanbul'da bir semte adını veren dikilitaşlardan biri de Çemberlitaş.
Beyazıt'tan Sultanahmet'e doğru inerken, tarihi caddenin sol kısmında yer alan sütun, anavatanı Frigya'dan alınarak, Roma'daki Apollon Tapınağı önüne dikildi. I. Konstantin İstanbul'u yeni baştan imar ederken bu sütunu Roma'dan getirtti ve 330'da şimdiki yerine dikerek, üzerine heykelini koydurttu. Konstantin'in heykeli, bir süre sonra tahta geçen Julianus tarafından indirildi ve yerine kendi heykelini koydurttu. Fakat Julianus'un heykeli de burada pek fazla kalamadı. Roma tahtına geçen I. Theodosius bu heykeli kendisininki ile değiştirdi. Theodosius'un heykeli de doğaya yenik düştü; onu bir yıldırım devirdi.
Sütun, Osmanlı döneminde, 1672'de çıkan yangında zarar gördü ve batı literatürüne "Yanık Sütun" olarak geçti.
II. Mustafa döneminde tamir için etrafı demir çemberlerle desteklenen sütun halk arasında "Çemberlitaş" olarak anılmaya başlandı.
Kıztaşı
Halk arasında "Kıztaşı" diye bilinen "Marcianus Sütunu", Fatih Saraçhane'deki bir meydanın ortasında yer alıyor. Üzerinde Tanrıça Nike heykeli taşıyan bu anıtı, kentin valisi Tatianus, İmparator Marcianus (450-457) onuruna diktirdi.
Yaklaşık 1560 yıllık sütunla ilgili anlatılan efsanelerden biri şöyle:
"Ayasofya Kilisesi yapılırken, tılsım gücü çok kuvvetli olan bir kız, sırtına yüklediği koca bir sütunla inşaat alanına doğru gidiyormuş. Bu sırada aniden karşısına bir cin çıkmış ve kıza nereye gittiğini sormuş. Kız 'Ayasofya diye bir kilise yapıldığını duydum. Çorbada benim de tuzum bulunsun diye bu sütunu oraya götürüyorum' demiş. Cin 'Sen geç kalmışsın, kilise çoktan bitti. Sen o taşı aldığın yere bırak' diye karşılık vermiş. Kız üzülerek taşı aldığı yere dikine bırakmış. Ancak içine de bir kuşku düşmüş. Kendi gözüyle kiliseyi görmek için yola düşmüş genç kız. Ayasofya'ya varınca bir de ne görsün. İnşaat bitmek şöyle dursun, daha yarılanmamış bile. O zaman genç kız cinin kendisini kandırdığını anlamış ve taşı geri almak için hemen geri dönmüş. Ne var ki, dikili duran taşı yerinden kıpırdatamamış. Çünkü genç kız, cinin sözüne uyup taşı bıraktığı için tılsımlı gücünü kaybetmiş. İşte o gündür, bugündür bu sütun Kıztaşı olarak anılır olmuş."