17 yıldır çığlık çığlığa sadece kalbinin şarkısını söylüyor. İnceliğin, zerafetin, şefkatin ve aşkın şiirini, her albümünde, yeni kelimelerle yeniden yazıyor. İyi bir müzisyen olduğu kadar herkesin fikir birliğinde iyi bir insan Şebnem Ferah. Dünyanın ancak aşk, sevgi ve iyilikle daha güzel bir yer olacağını haykırıyor. Her şeyin değerinden azaldığı bu tuhaf çağda; duygunun camdan kalbi, gerçekliğin en şeffaf aynası, aşkın ateşten kızı bu kez "Od" ile kapılarımızı çalıyor. Ömrü yaşına büyük gelen; kalbi büyük ama elleri küçük o kadın, yeri geliyor en yumuşak karnını gösteriyor, yeri geliyor en sert çığlığını atıyor hayata. Bir yanıyla yorgun ve kırılgan, bir yanıyla delikanlı, umutlu ve kafa tutan... Asla ruhundan bir parça koparılmasına izin vermeden kendi yaralarına derman olurken, bir yandan da müzik eleştirmeni Naim Dilmener'in dediği gibi herkese şifa dağıtıyor: "Ona hepimizin borcu var. Bize yaptığı katkıyı, desteği, bence o bile tahmin edemiyordur. Şifa dağıtan evliyalardan olduğunu..."
İlk şarkı "Kalbim Mezar"da "her şeyi gömdüm/ kalbim mezar" sözleri çok etkileyici. Ama aynı şarkıda "küçük prens"in ve "kibritçi kız"ın umudu da var. Albümün geneline yayılan bir duygu bu. Umudunuzu nasıl koruyorsunuz?
İnsan hayatında dönem dönem bazı eşikler atlıyor. Bir sürü tecrübe; yaşanacak yeni şeyleri nasıl karşılayacağımızı belirliyor. İlle sert koşullar olması gerekmiyor, yapılması mümkün değil gibi gözüken bir şey için de çok umut dolu ve inançlı, hatta biraz da inatçı olabiliyorum. İnandığım gibi olmaktan, inandığım şeyleri yapmaktan kuvvet alıyorum. Hâlâ birine hediye olarak kitap alacaksam ''Küçük Prens'' alıyorum, bu duyguyu paylaşmayı seviyorum.
"Birileri Var" şarkısında güzel günlere dair umudunu kaybedenlere sesleniyorsunuz. Dünyanın çivisine, bugünün gerisine sahip çıkan birileri gerçekten var mı?
Benim en çok inandığım şey, insanın bir şeyleri kendisinin değiştirebileceği, kendi gücü… Hep çok kocaman şeylerin bir anda oluvermesini bekliyoruz. Küçük küçük parçaların bir bütünü oluşturduğunu sürekli unutuyoruz. O küçük parçaları; içindeki iyilik duygusunu, sevgiyi, tutkuyu kaybetmeden yaşayan ve yaşatan her insan daha büyük bir şeylerin oluşumunu etkiliyor, geliştiriyor. Bu soruya güncel bir yanıt vermek çok zor ama geniş zamanda hep sağduyunun galip geleceğine inanırım. O noktaya gelene kadar belki çok hatalar yapılır, bir şeyler kaybedilir ama beni hiçbir şey iyi nitelikleri olan sağduyulu insanlarla beraber hissetmek kadar mutlu etmiyor.
Albümde Cem Karaca bestesiyle bir Nazım Hikmet şiiri "Çok Yorgunum" da var. O şarkıyı son konserinizde söyledikten sonra ikisinin de uzun yıllar sürgünde yaşadığını hatırlatmış ve şöyle demiştiniz. "Ama bazen uzağa gitmeye gerek yok. Memleketindeyken bile insan kendini çok uzakta hissedebiliyor. Oysa tam ortasında hissetmek istiyoruz, öyle değil mi?" Bu konuda şu anda nasıl hissediyorsunuz?
Bazen bir çocuk gibi umut dolu oluyorum, bazen de tam tersi… Sadece şikayet etmek, umutsuzluğu dile getirmek de bana verimli bir yol gibi gelmiyor çünkü net olarak seçimlerimizin, duygusal ve malumat açısından cahilliğimizin dağ gibi birikmiş sonuçlarını yaşıyoruz.
Dünyada ve ülkemizde olup bitenler arasında, insan olmakla ilgili son yıllarda en çok sizi neler yaralıyor?
Anlamaya çalışmamak… Mucizevi beyinlerimizi bu kadar hor kullanabiliyor olmamıza, anlamaya çalışmak yerine kibir içinde boğulmamıza, birinin bir başkasını hor görebilmesine, herkesin kendi doğrusunu tek ve en doğru zannetmesine ve bunu anlatmak için zalimleşmesine, okuduğumuzu bile doğru anlayamamıza, cahillikten bu kadar kuvvet alınabilmesine inanamıyorum.
"Ya Hep Ya Hiç" şarkısının sözleri sosyal medyada coşkuyla karşılandı. "Kazansak da kaybetsek de denemeye değmez mi" sözlerine umutla sarılanlara neler söyleyeceksiniz?
Her türlü sevgi gösterisi çok kıymetli. Sevgi en özgürce, en cömertçe yaşadığımız şey olmalı. Ya öyle olsun, ya da olmasın diye bir sürü şeyi idealize edip resmen hayatı yaşamayı kaçırıyoruz. Halbuki belki bu konuda vidaları biraz gevşek tutmak lazım, rahat olmak lazım. Her hangi bir şeye korkuyla yaklaşmak yerine arzuyla yaklaşmak lazım. Bunu sadece ikili ilişkiler için söylemiyorum, yapmak istediğimiz şeylere de, mesleklerimize de arzuyla, tutkuyla yaklaşınca hayat çok daha zevkli oluyor.
Şebnem Ferah, aynı kulvarda yürüdüğü müzisyen arkadaşlarının yanı sıra Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nilüfer, Nükhet Duru gibi pop divalarıyla; Funda Arar ve Deniz Seki gibi isimlerin de hayran olduğu bir müzisyen. Sezen Aksu onu şöyle anlatıyor: "Genç yaşına rağmen çok sert bir hayatı oldu. Bu kadar efendi, bu kadar ağır başlı acı çekebilen birini daha görmedim. Bütün içinde olup bitenleri muazzam bir estetik süreçten geçirip öyle şarkılar yazıyor ki gönlümün tellerini titretiyor." Hümeyra ise yeni isimlerden bir tek onu dinlediğini söylüyor: "Kendi sesi, kendi çığlığı var."
Şebnem Ferah'ın başarısıyla ilgili kilit tespiti Tolga Akyıldız yapıyor: "Birlikte çalıştığı insanları dostları arasından seçer. Ozan, Buket, Metin, Aykan; sonra prodüktörü Tarkan; albüm kapağını tasarlayan Hale; kaydını yapan, mix'ini yapan, roadie'si, yapımcısı herkes, her şeyden önce 'arkadaşıdır' Şebnem'in. Örneğin Arın, uzun süredir Şebnem'in yakın korumalığını yapıyor. Ben uzun süre bunu fark edemedim. Şebnem'in yakın arkadaşlarından biri sanıyordum. Aslında zaten öyleymiş. Bilmem, anlatabildim mi?"
Birlikte çalıştığı herkes Şebnem Ferah'ın çok özenli, disiplinli ve titiz olduğu konusunda hemfikir. Buket Doran ve Ozan Tügen albüm çalışmaları ve konserlerde tüm işleyişe her zaman hakim olduğunu, her detayla ilgilendiğini, herkesi motive ettiğini, neşeli ve eğlenceli olduğunu özellikle vurguluyorlar.
Hayranlarıyla çok özel ve derin bir ilişkisi var. En yoğun ve yorgun olduğu anlarda bile onları kırmıyor, yakın ve sıcak temasını, sevgisini esirgemiyor.
Şebnem Ferah her albüm öncesi uğruna inandığı aynı şeyi yapıyor. Albümle ilgili detayları çıkana kadar neredeyse kimseyle paylaşmıyor. "Od" albümünde de bu kural değişmedi.
Sosyal medyayı kullanmıyor. Hiçbir yerde kişisel hesabı yok. "O paylaşım ağları birtakım şeyleri çok kolaylaştırabiliyor aslında ama benim internetle o boyutta bir ilişkim yok." diyor. Bu yüzden her zaman biraz gizemli kalıyor, merak uyandırıyor, özleniyor.
BUKET DORAN
Müzisyen (Bas gitaristi)
Şebo bu kayıtlarda da, her şeyin olması gereken doğallık ve güzellikte kalabilmesi için gerekenleri yaparken aynı zamanda oldukça rahat ve keyifliydi. Stüdyoda ilk gün albümün ilk kelimelerini duyduğumuzda, zamanda ileriye yolculuk eder gibi sahnede onları çalarkenki halimiz gözümün önüne geldi ve büyük heyecan duydum.
OZAN TÜGEN
Müzisyen (Klavyecisi)
Şebo çalışma ortamında çok titizdir ve her birimizin keyifli bir şekilde çalıyor olmasını çok önemser. Bu albümde, sanki ilk albümünü kaydediyormuş gibi heyecanlı ama bir o kadar da kendinden emin ve rahattı.
"OD"U MÜZİK YAZARLARI NASIL BULDU?
NAİM DİLMENER
Albüm bir bütün ve yine çok iyi. "Birileri Var" şarkısından çok etkilendim. Otoriter ideolojilerin tamamının yüzüne tükürmüş bu şarkıyla.
TOLGA AKYILDIZ
"Od" Şebnem'den beklentilerimi karşılayan bir albüm. Sert üslubu, işin "karanlık" tarafına biraz daha yakın uzun şarkıları, şairane sözleri ile bana çok iyi geldi. Türkçe anlamayan, ama müzikten iyi anlayan birine dinletin aynı şeyleri söyleyecektir.