Orhan Şallıel'i Antalya Devlet Senfoni Orkestrası'nın şefi olarak tanıyoruz ama klasik müzik Şallıel'in tek mecrası değil. Nisan 2009'dan bu yana Antalya Devlet Senfoni Orkestrası'nın başında bulunanŞallıel, 1992'den bu yana ise Hollanda, Finlandiya, Avusturya, Polonya, Almanya, Çin, Japonya, Macaristan, Özbekistan ve Meksika gibi ülkelerde senfonik konserler, baleler ve operalar yönetiyor. İbrahim Tatlıses ve Şebnem Ferah'ın senfonik orkestrayla sahneye çıktıkları konserleri de yöneten şef, şimdi arabesk müziğin en bilinen figürlerinden Müslüm Gürses'in yeni albümü
Yalan Dünya'da aranjör olarak karşımıza çıktı. Şallıer ile klasik müzik ve arabesk üzerine konuştuk.
- Müslüm Gürses'in Yalan Dünya albümüne nasıl dahil oldunuz?
- Pasaj Müzik'ten beni aradılar. 'Biz bir albüm yapmak istiyoruz' dediler. Ben aslında 'aranjör' bir aranjör değilim. Ama Gürses projesini hemen kabul ettim. Çünkü Gürses'in kendine has, çok özel bir yorumu var. Müzikten anlamasanız bile bu hissi bilirsiniz. Bir müzisyen olarak söylemem gerekirse: O şarkı söylemiyor, şarkıyı yaşıyor. Önce sözlerin içini dolduruyor. Gürses gibi şarkının içine giren çok az insan tanıyorum; bunlara klasik müzik sanatçıları dahil. Şöyle söylemek lazım: Eğer o şarkısında, 'Günaydın' diyorsa o gün aydındır! Gürses her şarkıya uyum sağlayan harika bir ses aktörü. Gürses'in kendine has olması bu projeye dahil olmamın en büyük sebebi. Ne yapıldığından çok, işin nasıl yapıldığına bakarım. Ne arabeski aşağı, ne de klasik müziği yukarıda görüyorum.
- Peki Müslüm Gürses dinler miydiniz?
- Ben aslında çok fazla müzik dinlemem. Bunun mesleki deformasyonla alakası olduğunu düşünüyorum. Katilin bekçi olduğunu bilseniz, filmi izler misiniz? Ben sadece şarkıda hiç duymadığım bir ritim, akor, ses varsa şarkıları dinlemeye başlarım. Tabii Müslüm Gürses'le çalışacağım için, bir marangozun malzemesini incelemesi gibi ben de Müslüm Gürses'i inceledim. Ses aralığı nedir, neler yapabilir, sınırları nerede başlar nerede biter hepsine baktım.
- Albümde yer alacak şarkıları nasıl seçtiniz?
- Bizim önerilerimiz vardı. Bu süreçte Müslüm Gürses'te biraz rahatsızlık sezdim. 'Peki Müslüm Abi, sen ne söylemek istersin?' dedim. 'Firmanın bir düşüncesi var. İki albümdür çalışıyoruz, ben bozmayayım' dedi. Israr ettiğimde 'Ben türkü söylemek isterim' dedi. Ben de kefil oldum. Albümün sadece cover'lardan oluşmasını istemedik. Sonra Müslüm Gürses birkaç öneriyle geldi. Böylece albümde yer alacak şarkıları seçmiş olduk. Albümde Şebnem Ferah'ın
Sigara şarkısı da var.
Mühür Gözlüm,
İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım,
Yazmalı Gelin gibi klasikleşmiş türküler de,
Bu Başımda Bu Sevda Nedir adlı Neşet Ertaş'a ait bir uzun hava da var.
- Üretim süreci nasıldı?
- Biraz değişik aranjmanlar yaptım. Şarkıların altyapısında 100'e yakın kanal var. Bunlar tek tuşla yapılan işler değil. Bir solistin, eğer sağlam değilse, böyle bir altyapının üzerine şarkı okuyabilmesi kolay değil. 'Bazı kanalları kısarım, sustururum; solistin işi kolaylaşır' diye düşünüyordum, ama Gürses sorun yaşamadan okudu şarkıları. Her zaman da ilk okuduları çok iyi oldu. Nefes alıp şarkıya başladığı andan itibaren, sanki başka bir boyuta geçiyor. İşin orkestra kısmında ise hem İstanbul Strings ile hem de İstanbul Symphonic Project ile çalıştık. Zaten işi kabul ederken, bu isimlerle çalışmak istediğimi söylemiştim. Bunun sebebi ise hem Türk müziklerini çok iyi çalıyor hem de yarışmalara katılacak kadar Batı tekniklerine hakim olmaları. Bu çocuklardan 50 tane olsa senfoni orkestrası kurabiliriz. Adına da 'etno-senfoni orkestrası' desek, bütün dünyanın dikkati Türkiye'ye kesilir.