29 yaşındaki Ebrar Yuşa Dursunoğlu'nun "BU?" isimli filmi Fransa'da düzenlenen Cannes ve Kanada'da düzenlenen Toronto Film Festivali'nde gösterime girmek üzere davet aldı. Ardahan'lı olan genç yönetmenin filmi, Havva isimli obsesif kompulsif bozukluğu olan anksiyeteli bir kadının hayatında strese karşı bir kez olsun adım atıp atamama hikayesini anlatıyor.
'FERHAN ŞENSOY' DÖNÜM NOKTAM
Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik bölümünden mezun olan Dursunoğlu, çocuk yaşlarındayken ona annesinin Marc Anthonyler, babasının ise Eagleslar dinletmesı dünyaya farklı bir noktadan bakmasını sağladığını ve dünyayı keşfetmesi gerektiğini anladığını belirtti. Dursunoğlu'nun Tunalarda Bal Yapar isimli filmini Haluk Bilgine ve İsmail Hacıoğlu ile birlikte Türkiye'nin doğusunda çekmek istediğini anlatarak sözlerine şöyle devam etti:
"Ardahanlıyım ama Erzurum'da büyüdüm. 4-5 yaşlardan beri özellikle kar yağınca -kar yağdığı zaman Erzurum'da hayat dururdu- apartmandaki herkesi eve toplardık. Odamızı bir tiyatro sahnesi gibi çalışma masalarıyla antreler kurar annemin eşarplarıyla tiyatro perdesi yapardık. Sonra topladığımız herkesi hazırladığımız sandalyelere oturtup sahneye geçer doğaçlama olarak yaklaşık bir saat oyunlar oynardık. Aramızdan birileri bilet keser. Birileri moderatörlük yapardı ki Erzurum gibi yerlerde tiyatro vs çok gelişmemiş kalırdı. Çünkü insanların daha öncelikli işleri vardı. Önce ısınmak, yerine göre hayatta kalmak diyelim. Bunları fazla görmemiş yaşamamış kimseler olarak bunlara çok ilgi duyardık. Ailemiz uzun yıllar siyaset, uzun yıllar ticaretle uğraşmış bir aileydi. Kimse daha önce sanatla ilgilenmemişti. Üniversite için İstanbul'a geldim. Ortaokuldan beri tiyatroyla ilgileniyordum ve burada artık bir şeyler yapmam lazım dedim. İlk yazdığım oyun; Var Olmak mı, Çay İçmek mi? adlı bir komedi oyunuydu. Kendimce Batı ve Doğu edebiyatını çarpıştırıyordum oyunda. Bir süre tiyatroda kalınca tiyatro ile alakalı bir kitap yazdım; kendime öğüt mahiyetinde, bu iş nasıl olmalı diye. Sonra bir gün Ferhangi Şeyler'i izlemeye Orta Oyuncuların kalbi olan Ses Tiyatrosu'na gittim. Ferhan Şensoy ile orada karşılaştım. Yazdığım birkaç metni ona gösterdim. Bir gülümsemeyle "Bence yazmaya devam etmelisin" dedi. Yazma böyle başladı. Peki, şöyle yapsak anlatılması gereken durumu sözlerle değil de kadrajla anlatmak; bu daha gizemli değil mi? İşte yönetmen olmayı istemem böyle başladı. Farklı şekilde bir anlatım tarzı yaratmak."
"Havva isimli obsesif kompulsif bozukluğu olan anksiyetili bir kadının hayatında strese karşı bir kez olsun adım atıp atamama hikayesini anlatıyor. Kısaca şöyle; Havva, obsesif kompulsif bozukluğu (OKB) takıntı hastalığıyla yasamaya alışmış̧ anksiyetili genç̧ bir kadındır. Havva bir gün karar alır ve hastalığının oluşmasına sebep olan durumla yüzleşmek ister. Hayat, çocukken başına gelen tecavüze uğradığı anı önüne getirir. Havva hayatına devam edebilmek için kendisine bir şans vermelidir."