Sanat yaşamına ilişkin açıklamada bulunan Biret, müzik yapmanın, konserler vermenin çocukluk hayali olduğunu belirterek, "Arzuladığım başarılar olduğunu söyleyemem ama uzun yıllar boyunca yaptıklarımın değerlendirildiğini görmek, tabii beni mutlu etti." ifadesini kullandı.
Usta sanatçı, müzik eğitimini Paris'te tamamladığını ancak öğrencilik yıllarının çok mutlu yıllar olmadığını dile getirerek, "Konservatuvarı bitirdikten sonraki yıllar benim için daha güzel ve tatmin edici oldu. Başarının tek yolu çalışmak, hep çalışmaktır." diye konuştu.
"TÜRK BESTECİLERİNİN ESERLERİNE DE BÜYÜK ÖNEM VERDİM"
Kariyeri boyunca Wolfgang Amadeus Mozart'tan Frederic Chopin'e kadar çok değerli bestecilerin eserlerini ustaca icra eden Biret, şunları aktardı:
"Her bestecinin ayrı özelliği vardır ve hepsini icra ederken keyif aldığımı söyleyebilirim. Bunlar arasında seçim yapmadım. Çeşitli dönemlerde belirli bestecilere yoğunlaştım. Özellikle, piyano eserlerinin tamamını veya büyük bir kısmını kaydettiğim Chopin, Brahms, Rahmaninof, Hindemith, Beethoven ve Bach, üzerinde yoğun çalışma yaptığım besteciler. Cumhuriyet müzik devrimlerinin yetiştirdiği Türk bestecilerinin eserlerine de büyük önem verdim. Bunların pek çoğunu yurt içi ve yurt dışında konserlerde çaldım ve kayıtların yaptım."
Sanatçı, Türkiye'de çok değerli müzisyenler yetiştiğinin altını çizerek, "Müziğe yetenekli gençler bazen kolaya kaçma yolunu seçiyor. Nadiren daha iyi, daha mükemmele yöneliyorlar. Ancak, yetenek aynı zamanda sorumluluk demektir. Tabii ki yakalanabilmesi imkansız bir ideal, hatta değişken bir idealin peşinden koşmak insana saçma bir uğraş gibi görünebilir. Bence bu güç yol, yeteneğinize ancak bir anlam getirir. Öbür türlü işlenmeyen bir kıymetli taş gibi sahibine ağırlık verir." dedi.
Müzikte eğitmenlerin önemine vurgu yapan Biret, gençlere şu tavsiyelerde bulundu:
"Yeteneklerinizin, çocukluğunuzda insiyaki (iç güdüsel) olarak doğru yaptırdığı şeylerin bilincine vardığımız dönem problemlerle karşılaşılabilir. Burada hocalara büyük bir sorumluluk düşüyor. Öğrencilerine, hoca yardımı olmaksızın, yalnız kalınca doğru çalışmayı öğretmeleri hayati bir önem taşıyor. Çalışılan eserdeki yanlışın sebeplerinin teşhisi ve bunu en kısa zamanda doğru ve köklü bir şekilde düzeltmeyi öğretmeleri hocaların görevi olmalıdır. İlk önce doğal bir davranış lazım. Çocuğa dünyanın sekizinci harikasıymış gibi özellikle davranılmamalı. Hocaların çocuktaki yaratıcılık yönlerini teşvik edecek çalışma yaptırmaları da önemli. Örneğin doğaçlama egzersizleri gibi. Ancak bunu yaptırırken çocuğun başı bozuk bir şekilde düşünmemesine dikkat edilmeli. Klasik temelin çok sağlam olması lazım. Yolun başındaki gençlere önerim, doğru çalışmaları, kendilerine ve etrafa karşı dürüst olup sorumluluk sahibi olmalarıdır. Ayrıca klasik müziğin, hocam Wilhelm Kempff'in dediği gibi 'sadece bir iş değil, bir misyon olduğunu idrak etmeleri' gerekir. Hele de tarihte bir eşi olmayan büyük bir müzik devrimi yapmış olan Türkiye Cumhuriyeti'nde."
"YAŞANTIM BOYUNCA TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ HEP YANIMDA OLDU"
İdil Biret, yaşamı boyunca aldığı çok sayıda prestijli ödülün ardından değer görüldüğü Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'nü ise şu sözlerle değerlendirdi:
"1948'de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün teşviki ile TBMM'nin çıkardığı kanun sayesinde Fransa'da eğitime gidebildim. 1958'de Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın daveti üzerine, Batı Berlin'e yaptığı resmi ziyarette, Belediye Başkanı Willy Brandt'ın da hazır bulunduğu bir orkestralı konser verdim. 1977'de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün daveti üzerine, yaptığı resmi ziyaret esnasında, Helsinki'de Finlandiya Cumhurbaşkanı Urho Kekkonen'in huzurunda resital verdim. 1997'de yine Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in daveti üzerine Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde bir resital verdim. Genç yaşta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın solist sanatçısı oldum. 1971'de 'devlet sanatçısı' olma onuruna eriştim. Yaşantım boyunca Türkiye Cumhuriyeti Devleti hep yanımda oldu. Gittiğim ülkelerde büyükelçiler, başkonsoloslar ve dış işleri mensupları bana yardımcı oldu. Yurt içinde ve dışında verdiğim konserlerde devleti hep arkamda hissettim.
Şimdi de ilk olarak 1995 yılında verilen Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'nü aldığımı memnuniyetle öğrendim. Yaşantım boyunca çeşitli ülkelerde bir Türk sanatçı olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etmekten ve devletimizin verebileceği en büyük onurlara layık görülmüş olmaktan dolayı mutluyum ve müteşekkirim."
"ALMANYA'NIN BÜYÜK BİR PLAK FİRMASI İDİL BİRET'İ KARA LİSTEYE ALMIŞ VE ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE KONSERLERİNİ ENGELLETMİŞTİR"
Usta sanatçının eşi Şefik Büyükyüksel ise İdil Biret'in sanat hayatı boyunca birçok zorluk yaşadığına dikkati çekerek, "Ülkemizde yetişen değerli solist müzisyenler, yurt dışında konserler verip kariyer yapma safhasına gelince çoğu zaman karşılarına güçlükler çıkmakta." dedi.
Türk sanatçıların önüne kasten engeller konulduğunu da vurgulayan Büyükyüksel, "Bunlar gayet belirsizce yapıldığından çoğu zaman kolay anlaşılamamakta. Örneğin, büyük plak firmaları Leyla Gencer'e stüdyo kaydı yaptırmayarak Maria Callas kadar tanınmasını önlemişlerdir. Meşhur New York Metropolitan Operası Leyla Gencer'i hiç davet etmemiş, nedenini soranlara da o zaman Met'in müzik direktörü olan Rudolf Bing, 'Çok değerli bir soprano olduğunu biliyorum. Fakat angaje edemem. Nedenini de lütfen sormayın.' demiştir. Nedeni, Metropolitan Operası'na büyük maddi destek veren bazı Türk düşmanı kimseleri kızdırmamaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Şefik Büyükyüksel, İdil Biret'in de önüne büyük engeller çıkartıldığını söyleyerek, şu bilgileri verdi:
"İdil Biret de ne zaman büyük bir proje yapma imkanını elde etse, bunu durdurmak için uğraşanlar olmuştur. Örneğin, EMI için 1986'da yaptığı Beethoven'ın bütün senfonileri kayıtları ve Naxos için 1992'de yaptığı Chopin'in bütün piyano eserleri kayıtları gibi. Daha sonra Naxos için milyonlar satan kayıtlar yapmasını durduramayan Almanya'nın büyük bir plak firması, İdil Biret'i kara listeye almış Almanya ve çeşitli ülkelerde konserlerini engelletmiştir. Almanya'nın Die Welt ve Frankfurter Algemeine Zeitung gazetelerinin bile söz ettiği bu tutum, ne yazık ki ülkemizde ne ilgi ne de tepki görmemiş, bilakis İdil Biret'i kara listeye aldıran Alman firması için kayıt yapanlar olmuş, bu firmanın sanatçılarına kucak açılıp büyük ücretler ödenerek festivallere, konserlere davet edilmiştir.
Müzikseverlerden, organizatörlerden ve müzik otoritelerinden beklenen, gelecek nesillerdeki sanatçılarımızın yurt dışı çalışmalarının yakından takip edilmesi, desteklenmesi ve onlara engeller çıkaran firma ve bunların sanatçıları ile Türkiye'de yakın ilişkilere girmekten kaçınmalarıdır."
Henüz 4 yaşında Bach'ın prelüdlerini çalmaya başlayan sihirli parmakların sahibi sanatçı, Paris'te aldığı müzik eğitiminin ardından Türkiye ve dünyanın önemli orkestralarıyla birçok ülkede konserler verdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığınca 1971'de "devlet sanatçısı" unvanıyla onurlandırılan sanatçı, Polonya'dan Kültür Liyakatı ve Fransa'dan Chevalier de I'Ordre National de Merite nişanı ile ödüllendirildi.