Kedilerin uyuyacağımız odayla ne ilgisi var? Peki evde neden demir bulundurmak gerekiyor? Gül kokusu neden önemlidir? Tüm bu soruların sırrı Anadolu ritüellerinde saklı. Gazeteci-yazar Neslihan Perker yeni ÇIKN Anadolu Feng Shui isimli kitabında tüm bu sırların peşine düştü.
Feng Shui'nin, insanın varoluş özelliklerine uygun yaşam alanlarını düzenleme yöntemi olduğuna ve böylece daha sağlıklı yaşanılıp, mutlu ilişkiler kurulacağına, kişisel gelişimimize destek olacağına, kariyerimizi geliştirip kazanç artırımı sağlayabileceğine inanılır. Feng Shui, ''rüzgar'' ve ''su'' anlamına gelen , doğada var olan yaşam enerjisini, yaşanılan mekanlarla harekete geçirme yöntemlerini gösteren bir Çin öğretisidir.
Peki, Anadolu'da da bu öğretiyle aynı temele dayanan pek çok uygulama, inanış ve ritüel olduğunu biliyor muydunuz ? Gazeteci-yazar Neslihan Perker hepimizin gündelik yaşamımızda şahit olduğumuz örneklerden yola çıkarak bu topraklarda süregelen kadim ritüellerin peşine düşüyor. Bu inanışların en temel örneklerini sunmasının yanı sıra uygulamak isteyenler için de rehberlik ediyor.
- Feng Shui aslında bir Çin öğretisi ve çevreyle uyumu sağlamaya yönelik teorilerden oluşuyor. Siz de benzer uygulamaların Anadolu'da olduğunu söylüyorsunuz. Peki Feng Shu ile en benzer Anadolu ritüelleri neler var?
N.P: Bizdeki uygulamalar bazı objelerin ve canlıların enerjisiyle bağlantılı olarak şekillenmiş. Nasıl ki feng shui'de de bazı objeler ve yönler önemlidir, bizde de bahsettiğim gibi objelerin gücü ön planda. Mesela ayna meselesi... Feng shui'de de aynanın evimizdeki konumu, enerjisi malum. Bizlerde de geçerli bu. Feng shui'de balkonlarımıza, bahçemize astığımız rüzgar çanları ve benzer aksesuarlar çok yaygındır, bizler de ise evin bulunduğu yerde rüzgarın geliş yönünü kesmemek önemlidir. Bizim için bitki, ağaç, bazı hayvanlar, tütsü için otlar, duvarlara asılan objeler ön planda. Hem benzer, hem de farklı uygulamalar mevcut. Ama hepsinin çıkış noktası benzer isteklere, niyetlere bağlanıyor.
- Anadolu'da en çok nerede bu tarz uygulamalar var?
N.P: Hemen hemen her bölgesinde mevcut. Çünkü yapılan uygulamalar aslında hepimizin çevresinde, ailesinde gördüğü, bildiği, denk geldiği ritüeller. Yani üzerlik tohumundan yapılan bir sembol veya Fatma Ana'nın Eli pek çok insanın duvarında, kapı girişinde asılıdır. Yeni yıla girmeden hemen önce, kapı eşiğimizde nar patlatırız. Tabii diyelim bir dilek ağacınızın olmasını istiyorsunuz, belki bunu şehir hayatında yapabilmek zordur, kırsal kesimde doğal ortamda bulmak daha kolaydır. Böyle farklılıklar olabilir. Ancak genel olarak bakıldığında residence'ta yaşayan da kurşun döktürür, köyde ikamet eden de... Kısaca Anadolu ritüelleri, günlük yaşantımızın çok içindedir.
- Sizi en şaşırtan ve ilginizi çeken ritüel hangisi oldu?
N.P: Kediler mesela... Yaşadığımız topraklarda çevremizde, bahçemizde, sokağımızda illa ki bir kediye rastlarız. Dolayısıyla yaşamımızın bir parçası gibiler. Özellikle İstanbul için ''Kedilerin başkenti'' derim. Gizemli bir hayvandır, eski zamanlardan gelen inanışa göre bazılarının ''tekin olmadığı'' söylenir. Ancak insanları rahatlatır, negatif enerjilerini alır. Eski Anadolu'da bir ev inşa edildikten sonra bir kedi içeri bırakılırmış. Hangi odada uyursa, uzun süre geçirirse orası yatak odası yapılırmış çünkü kedilerin manyetik enerjiyi çok iyi algıladığına inanılırmış. Bunu duyduğumda şaşırmıştım. Aynı şekilde, ''Şahperi Sofrası'' isimli bir ritüele yer verdim. Kitabı hazırlarken öğrendim bu ritüeli, çok bilinmeyen ama bizim kültürümüzde var olan bir uygulama. Yedi sene üst üste yapılması gerekiyor oldukça değişik. Su elementinin gizemleri de çok şaşırtıcı.
- Mesela geceleri neden aynaların üstünü örtmemiz gerekir ve nerede uygulanan bir ritüel?
N.P: Aynanın başka boyutlara inanılan kapı olduğuna inanılırmış. Bu sebepten de özellikle yatak odasındaki aynaların üzeri örtülürmüş ki, uyku sırasında, gece saatinde negatif bir etkiye maruz kalınmasın.
- Evlerde demir bulundurma meselesine de açıklık getirsek... Bunun nedeni nedir?
N.P: Demir dünyaya ait değil. Yapılan bilimsel araştırmalara göre, meteorların gezegenimize çarpması sonucunda dünyaya gelmiş. Eski Anadolu'da negatif enerjilerden korunmak için evlerde demir bulundururlarmış. Ayrıca bilinçaltındaki negatif enerjiyi de dengelermiş. Hatta yeni doğan bebeklere nazarlık takıldığında, asıl maharet çengelli iğnenin materyalini oluşturan demirdeymiş.
- Gül kokusu ne işe yarar?
-N.P:Her çiçeğin bir frekansı var. Gül ise frekansı en yüksek çiçeklerden biri. Titreşimi 262 khz'miş (kilohertz) insan ruhu ve gezegenimiz de aynı titreşim oranına sahipmiş. Mesela gülü bir cam fanusun içinde koyarsak, birkaç gün sonra camını çatlatabilirmiş. Kokusu beynimize hızla olumlu sinyaller gönderiyor. Kendimizi huzurlu, mutlu, dengeli ve dingin hissediyoruz. Dolayısıyla bu çiçeği beslemek, kokusunu solumak şifalı bir etkiye sahip.
- Bu uygulamalar günümüzde ne kadar geçerli...
N.P: Bu konu çok da günümüz şartlarıyla ilgili değil. Çünkü tamamen niyet, istek, inanç, maneviyatla bağlantılı. Dolayısıyla teknoloji veya yaşadığımız zamanın etkileriyle paralellik gösteren, azalan veya artan bir şey değil. Elbette eski zamanlara göre değişen, az uygulanan pek çok şey vardır, ancak bu ritüeller tıpkı dua etmek gibi hepimizin bazen rahatlamak, bazen arınmak, bazen istemek, bazen de korunmak için yaptığı uygulamalar. Yani kimisi adaçayı yakıyorsa, kimisi sirke ile kapı eşiğini silmeye hala devam ediyor. Bu konu ''günümüzdeki geçerliliğinden'' ziyade, kişilerin mevzuya yaklaşımlarına kalmış bir durum diye düşünüyorum.
- Bu ritüelleri batıl inançlarımızdan ayıran özellikler neler?
N.P: Şamanizme dayanan ritüeller olması, kadimleşmelerine de vesile olmuş. Yani ''merdiven altından geçilmez'' gibi bir takıntı değil bu ritüeller. Doğa, bitkiler, elementler, ev, canlılar, yarı değerli taşlar, yaşadığımız alanlar, bereket unsurları hepsi harmanlanmış.