Herkes için bir keşif dünyası sunan D&R, dünya edebiyatının önde gelen yazarlarını konuk etmeyi sürdürüyor. "Da Vinci Şifresi", "Melekler ve Şeytanlar", "Cehennem" gibi kitaplarıyla bütün dünyada büyük yankı uyandıran Dan Brown, Türk hayranlarıyla ilk kez D&R canlı yayınında buluştu. D&R Kitap Fuarı kapsamında gerçekleşen D&R canlı yayını, Dan Brown ile Ece Vahapoğlu'nu bir araya getirdi. Yeni kitabının hikâyesini izleyicilerle paylaşan Dan Brown, Robert Langdon'lı yeni kitabı hakkında tüyolar da verdi...
MÜTHİŞ BİR ŞEHİR
Dünyada en sevdiği şehrin İstanbul olduğunu söyleyen Brown, "Sevgili yayıncım ve benim için bir aile olan Altın Kitaplar'ın davetiyle geldiğim İstanbul, iki kıtayı birbirine bağlayan, 3 imparatorluğa başkentlik yapmış, içinde Ayasofya'yı barındıran müthiş bir şehir. Yayıncımın rehberliğinde İstanbul'da müthiş zaman geçirdim. İstanbul'da harika bir mutfak, sanat ve tarih var. Bu nedenle benim için çok özel. Bana dünyada en sevdiğin şehir neresi diye sorduklarında hâlâ İstanbul diyorum," dedi.
10'DA YATIP 4'TE YAZARIM
Kendisi de yazar olan Ece Vahapoğlu, Dan Brown'a nerede ve nasıl yazdığını da sordu; ünlü yazar Brown "Akşam 10'da uyuyup sabaha karşı 4'te uyanıyor; internet ve telefondan uzak üst kattaki çalışma odama geçiyorum; 5-6 saat boyunca romanımı yazıyorum. Yazarken kahve, matcha çayı ve ıspanaklı ve yaban mersinli smoothie içiyorum. Uzun saatler hareketsiz kaldığım için de her gün egzersiz yapıyorum" diye yazma ortamını anlattı.
KÜTÜPHANESİNİ GÖSTERDİ
Evinin en özel kısımlarını dünyada ilk kez Türk okurlarına gösteren Brown, kütüphanesinde 5 yaşındayken yazdığı ilk kitabını ve "Da Vinci Şifresi" ve "Melekler ve Şeytanlar" gibi en ünlü romanlarının ana karakteri Robert Langdon'a ait eşyaları paylaştı ve "ilk kez bir röportajda bunu gösteriyorum" dedi.
5 YAŞINDA YAZMAYA BAŞLADIM
Çocukluğuyla ilgili açıklamalarda bulunan Brown, "Küçüklüğümde evimizde televizyon yoktu, onun yerine klasik müzik dinler, çocuk kitapları okurdum. Annem profesyonel bir müzisyen... Benim müziğe olan tutkum da çocukken başladı. Günlük yaşantımda da her gün piyano çalıyorum. Piyano çalmak romanlarımın kurgu dünyasından beni gerçek dünyaya geçiriyor. Çocukken mimar olmayı hayal ederdim. Çizimim kötü diye vazgeçtim. Aynı zamanda öğretmenliği düşünüyordum. Bir dönem öğretmenlik de yaptım. 5 yaşındayken hikâye anlatmaya başladım. İçimde bir çocuk var. Daha önceki romanlarımdan farklı bir şey yazmak, çocukluğuma gitmek istedim. Bu nedenle 'Hayvanlar Senfonisi'ni yazdım" dedi.