Koronavirüs salgını nedeniyle ertelenen İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın düzenlediği İstanbul Film Festivali'nden sinemaseverlere müjdeli bir haber var. Festival kapsamında gösterilmesi planlanan Cannes, Venedik ve Berlin gibi önemli film festivallerinin programından seçilen 15 filmlik bir seçki internet üzerinden online gösterime sunulacak.
Filmlere www.filmonline.iksv.org adresinden erişilebilecek. Film biletleri de yine bu site üzerinden satışa sunulacak. Tek bir filmin ücreti 9 TL iken 15 filmlik kombine bilet fiyatı 99 TL olacak. Tabii festivalde olduğu her filmin seyirci kapasitesi sınırlı. Biletler bugün satışa sunuldu.
FİLMLER NASIL İZLENECEK?
Biletini aldığınız film beş gün boyunca kişisel erişime açık kalacak. Bu süre zarfında seyircilerin bir filmi başlattıktan sonra izlemek için ise toplam 30 saati olacak. Film gösterimleri Türkçe altyazılı olarak yapılacak. Ve gösterimlere yalnızca Türkiye'den erişilecek.
HANGİ FİMLER VAR?
Berlin Alexanderplatz (15 Mayıs'tan itiraberen): Fassbinder'in klasikleşen 1980 yapımı TV dizisinin ardından, Alfred Doblin'in aynı adlı romanının Berlinale'de Altın Ayı için yarışan yeni uyarlaması, 1929 yılı Weimar Cumhuriyeti'nin olaylarını günümüz Berlin'ine aktarıyor ve Gine-Bissau göçmeni bir genci Berlin'in suç dünyasında izliyor.
20 Yaşında Öleceksin/You Will Die at Twenty (16 Mayıs'tan itibaren): Sudanlı yönetmen Amjad Abu Alala'nın görsel dilinin olgunluğuyla festivallerde bolca övgü alan ilk uzun metrajlı filmi bir kehanetin insanların kaderini nasıl etkileyebileceğini gösteriyor. Dünyadan izole, yaşamın kendi inançları ve gelenekleri doğrultusunda sürdüğü bir Sudan köyünde geçen film, Venedik Film Festivali'nde En İyi İlk Film, Amiens ve El Gouna film festivallerinde En İyi Film ödüllerini kazandı.
Hizmetkârlar/Servants (17 Mayıs'tan itibaren): Siyah-beyaz eşsiz görüntüleriyle öne çıkan Hizmetkârlar, Soğuk Savaş döneminde Çekoslovakya'da geçiyor ve komünist rejimin işbirliğine zorladığı ilahiyat öğrencisi iki gencin çıkmazlarına odaklanıyor.
Daha Büyük Bir Dünya/Un monde plus grand (18 Mayıs'tan itibaren): Fransız sinemasının popüler oyuncu-yazar-yönetmenlerinden Fabienne Berthaud'nun yeni projesi, müzikolog ve şaman uzmanı Corine Sombrun'un kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı bir kitaba dayanıyor.
5 Kusursuz Sayıdır/5 is the perfect number (19 Mayıs'tan itibaren): Arkasında bir çizgi roman olan bu hareketli gangster filmi, Napoli'nin suç dünyasını özenle tasarlanmış estetize bir kara film atmosferinde anlatıyor. Filmin yönetmeni ise, filmi kendi çizgi romanından uyarlayan çizer İtalyan Igort. Başrolde ise Tony Servillo var.
Söz Senettir/I was, I am, I will be (20 Mayıs'tan itibaren): Almanya'dan yaz tatili için Türkiye'ye gelen, kadının pilot, erkeğin müzisyen olduğu bir çiftin üç kişilik bir oyuna dönüşen maceralarını gözler önüne seren film ilişkilere ve kimliklere dair pek çok algımızı sarsıyor. İlker Çatak'ın yönettiği film Münih Film Festivali'nde En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazandı.
Davacı/Litigante (21 Mayıs(tan itibaren): Kolombiya sinemasının gelecek vadeden yönetmenlerinden Franco Lolli, Chicago Film Festivali'nde Yeni Yönetmenler Bölümü'nde En İyi Film Ödülü kazanan filminde tek başına çocuklarını yetiştirmeye çalışırken bir yandan hasta annesine zaman ayıran ve işyerindeki skandallarla mücadele eden bir kadının yaşamına bizi ortak ediyor.
Deniz Mavileşene Dek Yüzmek/Swimming Out Till the Sea Turns Blue (22 Mayıs'tan itibaren): Dünya sinemasının en önemli isimlerinden Jia Zhang-ke'nin belgeseli farklı kuşaklardan Çinli edebiyatçılarla yapılan söyleşiler aracılığıyla hem bu yazarlara hem de ülkenin edebi kültürüne dair anekdotlar barındırıyor. Türkiye'de de çok sevilen Yu Hua gibi pek çok yazarın anlatıları şiirsel, eşsiz bir deneyim ortaya çıkarırken günümüz Çin'inin özgün bir portresini çiziyor.
Kız Kardeşim/ My LittleSister (23 Mayıs'tan itibaren): Şubat ayında Berlinale'de Altın Ayı için yarışan Kız Kardeşim'de Berlinli saygın tiyatro kumpanyası Schaubühne çıkışlı Nina Hoss, LarsEidinger ve Thomas Ostermeier rol alıyor.
Lillian (24 Mayıs'tan itibaren): Gerçek bir hikâyeden esinlenen ve Minsk, Trieste, Gijon, Hayfa gibi birçok festivalde ödül kazanan, duru dili ve başrol oyuncusunun performansıyla dikkat çeken Lillian, ABD'den Rusya'ya yürüyerek geçmeye çabalayan bir genç kadını izliyor.
Söğüt/ Willow (25 Mayıs'tan itibaren): Çocuk sahibi olmak isteyen üç kadının kahramanı olduğu üç farklı hikâye anlatan ve gözalıcı görüntü yönetimiyle dikkat çeken Söğüt, Yağmurdan Önce ile tanıdığımız Manchevski'nin en iyi filmlerinden biri olarak övülüyor.
1982 (26 Mayıs'tan itibaren): Bu yıl Lübnan'ı Oscar yarışında temsil eden 1982 bizi ülke tarihindeki en büyük kırılmalardan birinin yaşandığı yıla götürüyor ve iki çocuğun gözünden toplumu gözlemliyor.
Walchensee Forever (27 Mayıs'tan itibaren): Yönetmen Janna Ji Wonders, Berlinale'de Perspektif Bölümü'nde En İyi Film ödülünü kazanan ve hem eleştirmenler hem de izleyicilerden büyük beğeni toplayan son belgeselinde ailesinin her biri kendi yolunu çizmiş kadınlarının hikâyesini anlatıyor.
Martin Eden (28 Mayıs'tan itibaren): Jack London'ın en sevilen romanlarından Martin Eden'i Fransız Yeni Dalgası ve 1970'lerin Amerikan sinemasından esinlenerek 20. yüzyılın ortalarında Napoli'ye taşıyan film, sinemada en özgün ve başarılı edebiyat uyarlamalardan biri olarak Venedik'te En İyi Erkek Oyuncu, Toronto'da Platform Ödülü, Sevilla'da En İyi Film Ödülü kazandı.
Küçük Kız/Little Girl (29 Mayıs'tan itibaren): Berlin Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapan Küçük Kız, bir çocuğun dilediği gibi olma arzusunu, toplumun tepkilerini ve ailesinin tüm fobik saldırılara karşı dirayetli duruşunu tarafsız bir dille anlatıyor.