Dünyaya ün salan bir yapılar topluluğu olan Göbeklitepe, son dönemlerde oldukça popüler. Atiye dizisinde bu değerli yapıya yer verilmesi, vatandaşların Göbeklitepe tarihi ve birçok konu hakkında araştırmalarını arttırmasına neden oldu. 1995 yılında başlanan kazılar ile beraber ortaya çıkartılan Göbeklitepe, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde de yer alıyor. Şanlıurfa sınırları içerisinde bulunan bu yer, sadece yerli turistlerin değil; aynı zamanda yabancı turistlerin de en önemli uğrak yerlerinden birisi durumunda. Peki, Göbeklitepe nerede, tarihi ve hikayesi nedir? Sizler için hazırladığımız haberimizde, Göbeklitepe tarihi, sırları ve gizemi gibi birçok önemli başlığa yer verdik.
Göbekli Tepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 22 km kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer almaktadır. Tepede ziyaret edilen bir yatır bulunması dolayısıyla yerel olarak ''Göbekli Tepe Ziyareti'' olarak bilinen yükselti, yaklaşık 1 km uzunluğundaki bir kireç taşı plato üzerinde, 300x300 metrelik bir alanı kaplayan 15 metre yükseklikte bir tepedir. Platoda kült yapılarının yanı sıra taş ocakları ve işlikleri bulunmaktadır.
Buluntuların ortaya çıkarıldığı alan, batısında sarp kenarlı bir sel yatağı bulunan, kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan, aralarında hafif çökmeler bulunan, çapı 150 metre kadar olan kırmızı toprak yükseltiler grubudur. En yüksek iki tepecikteki mezarlar ortaya çıkarılmıştır.
Tepe üzerinden kuzey ve doğuya bakıldığında Toros Dağları ve Karaca Dağ etekleri, batıya bakıldığında Şanlıurfa platosu ile Fırat ovasını ayıran dağ silsilesi, güneye bakıldığında ise Suriye sınırına kadar Harran Ovası görülmektedir.
GÖBEKLİTEPE'YE NASIL GİDİLİR?
Göbeklitepe'ye gitmek için öncelikle Şanlıurfa'ya ulaşmanız gerekiyor. Uçak ile gittiğinizde hava limanından buraya gitmek için özel aracınız olması gerekiyor. Yine de, Şanlıurfa şehir merkezine giderek buradan da ulaşımı sağlayabilirsiniz
Şehir merkezinden araç ile buraya gitmeyi düşünüyorsanız D400 otoyolu üzerinden yaklaşık 20 dakikada oraya ulaşım sağlayabilirsiniz. Alternatif bir rota için D885 otoyolunu takip edebilirsiniz; ancak yolu uzatmış olursunuz.
Göbeklitepe'ye toplu taşıma ile ulaşım için 100 numaralı otobüsleri kullanabilirsiniz. Bu otobüsler saat 10.00 ve 16.00'da gidiş ve 12.00 ve 18.00 saatlerinde de dönüş yapıyor. Göbeklitepe otobüsleri merkezi bir yer olan Abide durağından kalkışlı olarak hareket ediyor. Bilet fiyatları ise şöyle: Tam 5 TL, öğretmen 4 TL ve öğrenci 3 TL. Güncel fiyat bilgisi için Şanlıurfa Belediyesi'nden bilgi alabilirsiniz.
GÖBEKLİTEPE TARİHİ
Bbilinen en eski kült yapılar topluluğudur. Bu yapıların ortak özelliği, T biçimindeki 10-12 dikilitaş yuvarlak planda dizilmiş, araları taş duvarla örülmüştür. Bu yapının merkezinde daha yüksek boyda iki dikilitaş karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartılarak veya oyularak betimlenmiştir. Söz konusu motifler yer yer bir süsleme olamayacak kadar yoğun olarak kullanılmıştır. Bu kompozisyonun bir öykü, bir anlatım veya bir mesaj ifade ettiği düşünülmektedir. Hayvan motiflerinde boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban ördekleri ve akbaba en sık görülen motiflerdir. Bir yerleşim yeri değil, kült merkezi olarak tanımlanmaktadır. Buradaki kült yapılarının üretime geçiş aşamasına -tarım ve hayvancılığa- yakın olan son avcı grupları tarafından inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer anlatımla Göbekli Tepe, çevredeki oldukça gelişmiş ve derinlik kazanmış bir inanç sistemine sahip olan avcı-toplayıcı gruplar açısından önemli bir kült merkezidir. Bu durumda bölgenin en erken kullanımının Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'ın (PPN, Pre-Pottery Neolithic) A evresine (MÖ 9.600-7.300), yani günümüzden en azından 11.600 yıl öncesine dayandığı ileri sürülmektedir. Bununla birlikte Göbekli Tepe'deki en eski faaliyetleri tarihlendirme olanağı şimdilik yok, fakat bu anıtsal yapılara bakıldığında Paleolitik Çağ'a kadar uzanan, birkaç binyıl daha eskiye, epipaleolitike kadar giden bir geçmişi olduğu düşünülmektedir. Göbekli Tepe'nin bir kült merkezi olarak kullanımının MÖ 8 bin dolaylarına kadar devam ettiği, ve bu tarihlerden sonra terk edildiği, başka veya benzer amaçlarla kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
Bütün bunlar ve kazılarda ortaya çıkarılan anıtsal mimari, Göbekli Tepe'yi eşsiz ve özel yapmaktadır. Bu bağlamda UNESCO tarafından 2011'de Dünya Mirası geçici listesine alındı ve 2018'de kalıcı listeye girdi.
Söz konusu dikilitaşlar, stilize insan heykelleri olarak yorumlanmaktadır. Özellikle D yapısı merkez dikilitaşlarının gövdesinde bulunan insan el ve kol motifleri, bu konudaki her türlü şüpheyi ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla "dikilitaş" kavramı, işlev belirtmeyen yardımcı bir kavram olarak kullanılmaktadır. Esasen bu "dikilitaş"lar, insan vücudunu üç boyutlu olarak betimleyen stilize tarzda yontulardır.
Buradaki kazılarda çıkartılan bazı heykel ve taşlar Şanlıurfa Müzesi'nde sergilenmektedir.
GÖBEKLİTEPE KISACA HİKAYESİ, GİZEMİ VE SIRLARI
Arkeologlarca üzerinde durulan diğer bir konu da bu yapıların inşa edilmesinin gerektirdiği son derece karmaşık organizasyonun avcı-toplayıcı topluluklarca nasıl sağlanabildiği konusudur. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Harald Hauptmann, bu organizasyona "dini" liderlerin önderlik ettiğini ileri sürmektedir. Bu durumda "seçkin" bir tabakalaşmanın bu toplumlarda ortaya çıkmış olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Klaus Schmidt de Göbekli Tepe'yi inşa eden toplulukların tabakalı bir toplum olduğunu ifade etmektedir. Halbuki bilim dünyasında Göbekli Tepe'ye kadar hakim olan bakış açısı, karmaşık dini uygulamaların ve organizasyonun ancak tarımın hakim geçim tarzı olduğu topluluklarda ortaya çıktığı yönündeydi. Ancak Göbekli Tepe bu yaklaşımı sorgulanmak zorunda bırakmaktadır. Gerçekten de bu denli anıtsal yapıları ortaya çıkaracak işgücünü, çevredeki avcı-toplayıcı gruplardan alarak çalıştırmak, ancak köklü bir inanç geçmişine dayanacaktır.
Diğer taraftan özellikle hayvan kabartmalarında ister istemez dikkat çeken bir ustalık vardır. Farklı bir ifadeyle sanat denebilecek bir üsluplaşma görülmektedir. "Uzman bir sanatçının elinden çıkmış, o üslubu bilen birilerinin yaptığı" eserler olarak görülmektedir. Dolayısıyla bu sanat üslubunun uzun bir geçmişinin olması gerektiği ortadadır.
Diğer taraftan Göbekli Tepe'de bulunan bu sembollerin benzerleri, fakat daha küçük ölçekli olarak, Kuzey Irak ve Suriye'ye kadar yayılan bir bölgede yürütülen arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Bu verilere dayanılarak Göbekli Tepe'nin Neolitik Dönem'de kültürel etkileşim açısından bir merkez olduğu ileri sürülmektedir.