Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Topkapı Sarayı'nın İdare'ye devrinden sonra depolarda muhafaza edilen paha biçilmez hazineler gün yüzüne çıkarılmaya başlandı. Bu hazinelerden ilki olan "Topkapı Hançeri", uzun bir aranın ardından 18 Eylül'de Topkapı Sarayı'nın silah koleksiyonun sergilendiği Dış Hazine Bölümü'nde tarih ve sanatseverlerin ilgisine sunulurken, hazinelerden ikincisi "Sultan II. Mahmud Tahtı" 2 Ekim'de Bağdat Köşkü'nde sergilenmeye başlandı.
Milli Saraylar İdaresi, yerli ve yabancı ziyaretçilerinin en çok sorduğu ve merakla beklediği son hazineyi de yüksek güvenlik önlemleri altında bugün sergiye çıkardı. "Tarihi elmasların en büyüğü ve en meşhuru" olarak gösterilen 86 karatlık "Kaşıkçı Elması", Topkapı Sarayı'nın silah koleksiyonunun sergilendiği Dış Hazine Bölümü'ndeki yerini aldı. Tüm dikkatleri üzerine çeken, etrafı 49 adet iri pırlantayla çevrili Kaşıkçı Elması'nın önünde zaman zaman uzun kuyruklar oluştu.
"TOPKAPI HANÇERİ"
Sultan I. Mahmud'un Nadir Şah'a hediye edilmek üzere yaptırdığı ancak Şah'ın ölümü üzerine Topkapı Sarayı hazinesinde muhafaza altına alınan zümrüt ve elmas taşlarla süslü "Topkapı Hançeri", dünyanın sayılı hazineleri arasında gösteriliyor.
"Dünyanın en değerli hançeri" olarak gösterilen hançerin benzersiz kabzası üzerinde 3-4 milimetrelik üç zümrüt taş ve yine kabzanın en üst kısmındaki kapak üzerinde tek parça bir zümrüt taş yer alıyor. Osmanlı döneminde yaşayan mücevher ustalarının maharetini gözler önüne seren inceliklerle bezeli, kapaktaki zümrüt etrafında kesilmiş mücevherler içinde Londra'da üretilmiş bir saat bulunan hançerin kını da altın sırlar ve sepet içinde stilize hafif kabartma meyve mineleriyle süslü.
"SULTAN II. MAHMUD TAHTI"
Uzun bir aranın ardından yeniden sergiye çıkan Sultan II. Mahmud'un saltanat koltuğu, 19. yüzyıl etiketli, Avrupai tarzda tasarlanmış bir eser. Osmanlı devlet armalı ve II. Mahmud tuğralı taht, tarihi değeri ve estetiğiyle ilgi çekiyor.
"KAŞIKÇI ELMASI"
Dünyanın sayılı mücevherleri arasında gösterilen armut biçimindeki "Kaşıkçı Elması"nın, birçok elmas uzmanı tarafından 19. yüzyıl başında kaybolan tarihi "Pigot Elması" olabileceği kanıtlanmaya çalışılsa da, bu elmasın 1680'lerin başında Saray Hazinesi'ne satın alma yoluyla girdiği biliniyor.
Kaşıkçı Elması'nın Saray'a gelişi hakkında çok değişik görüşler ileri sürülse de Sultan IV. Mehmed döneminde Defterdar Sarı Mehmed Paşa'nın kaleme aldığı "Zübde-i Vekaiyat (Olayların Özü)" adlı eserde ileri sürülen görüş, bunların içerisinde öne çıkıyor. Defterdar Sarı Mehmed Paşa bu eserinde 1090 (Mayıs 1679) olayları sırasında "Kaşıkçı Elması"nın bulunuş öyküsünü şöyle anlatıyor:
"Eğrikapı semtindeki çöplükte yuvarlak bir taş bulunmuş ve yaymacı üç kaşığa değişerek hırdavat arasına bırakmıştı. Sonra gösterdiği kuyumculardan birisi bu taşı 10 akçeye satın almış ve kendi meslektaşlarından birisine göstermişti. Taşın elmas olduğu anlaşılınca o da hisse talep etmiş, bu yüzden aralarında münakaşa çıkmış, sonunda olay kuyumcubaşıya aksetmişti. O da her iki kuyumcuya birer kese akçe verip taşı ellerinden almıştı. Daha sonra Vezir-i Azam Mustafa Paşa Hazretleri bu taştan haberdar olmuş ve kuyumcubaşıdan almaya karar vermişti ancak vaziyet padişaha aksetmiş, o da bu taşın Saray'a gönderilmesini emretmişti. Hasılı, taş meydana çıkarılıp, işlettirilince 84 karat büyüklüğünde eşsiz bir elmas olduğu anlaşıldı ve padişah tarafından zaptedildi. Bu vesileyle kuyumcubaşıya kapıcıbaşılık ve birkaç kese akçe ihsan edilmiştir."
Kaşıkçı Elması'nın 84 karat ve 86 karat olarak kayıtlarda değişik geçmesinin nedeni metrik ve antik karat sistemleri arasındaki farktan kaynaklanıyor.