30 ilde 157 mağazasıyla Türkiye'nin kültür sanat ve eğlence mağazası D&R yine kitap severleri sevindirecek yeni kitaplarıyla müşterilerinin karşısına çıktı. İşte yeni satışa çıkan 10 kitap.
BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ
Cemal Süreya'nın unutulmaz kitaplarından biri daha çıktı: "Beni Öp Sonra Doğur Beni"
Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
-uykusuzluğun sütlü inciri-
kovanlara sızmıyor
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni
Cemal Süreya şiirinin doruk kitaplarından biri olan ve Sevda Sözleri içinde yer alan "Beni Öp Sonra Doğur Beni" yeni baskısı Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı.
Türk şiirinin büyük ustalarının toplu şiirleri içinde yer alan belli başlı kitapların ilk baskılarına göre yeni basımları sürüyor. Cemal Süreya'nın, ilk baskısı 1973 yılında e yayınları tarafından yapılan "Beni Öp Sonra Doğur Beni" kitabı da yeni, ayrı bir basımla şiir okurlarının beğenisine sunuluyor.
AŞK KOKULU BAHARATLAR
Maria Ekmekçioğlu, Aşk Kokulu Baharatlar kitabında iki kişilik romantik yemeklerin buselerle nihayetlendiği, dostlarla paylaşılan her lezzetin gülümsemeye dönüştüğü; eski İstanbul'u, Anadolu'yu, Doğu'yu ve Batı'yı, yüzlerce yıllık gelenekleri ve yeni tecrübeleri sunan tadına doyum olmayan tariflerini paylaşıyor.
"Kandilli kızı, / Kuzguncuki oğlu / Biz akrabayız.
Ben ona / O bana aynı baharat kokarız / Bu hayattan gideriz / Ama kokumuz kalır.
Kocaman gözlerimiz kokar! / Fotoğraflarda! / O kadar!" Uğurimu!
-Uğur Yücel -
"Maria'yı uzun zamandır tanıyorum. Hayatımdaki pek çok önemli anıma tanıklık etti. Bazen kafamı dinlemeye yalnız, bazen de eğlenmeye, sohbet etmeye arkadaşlarımla giderim bahçesine. Her seferinde beni oraya çeken hep onun güler yüzü, sıcacık dostluğu ve birbirinden lezzetli yemekleridir.
Oraya gidince tercih yapmayı pek sevmem. İsterim ki Maria önersin. Her seferinde de beni şaşırtacak birbirinden güzel lezzetlerle kucaklar kalbimi. Ne mutlu bana."
-Halit Ergenç-
"Baharatlar, yaşamımızda ve beslenmemizde başlı başına bir zenginlik, berekettir. Yalın bir yemeği, büyülü bir lezzet şölenine çevirebilecek sihirli değnekleridir her aşçının… Kapalı bulundukları küçük şişelerinden açık havaya çıktıklarında, mini minnacık olup da yaşama dokunuşu büyük olan her şey gibi, varlıklarını besbelli eder baharat taneleri…"
-Maria Ekmekçioğlu-
DÜĞÜM AĞACI
'Ormana kırk gece yağdırdım,
Ağırlığı bal, hançeresi kum…
Kırk kez diledim onu
Her biri kırk ayrı kırık geceden'
Hakkını vermeli yaradan
Yarattığı boz ceylandır ki, hep kırmızı olmayı düşlerken
'Şimdi dile benden ne dilersen!'
KRAL ŞAKİR
Ben Şakir, gözlüklerim şekil!
Aslında normal günler yaşamaya çalışıyoruz ama garip olaylar peşimizi bırakmıyor.
Her zaman, olmadık durumlara girip birazcık şans, birazcık zekâ ve çokça takım ruhuyla, hep iyi biten eğlenceli maceralarla havamıza hava katıyoruz.
Siz de havalı olmak istemez misiniz? Haydi o zaman maceraya!
BENDEN NE OLUR
"Markaların durmadan, inanılmaz büyük işler başarmış kadınların hikâyelerini paylaşmalarını anlamıyorum. Onları kendi hayatıma davet etmek istiyorum. Bir rimelin daha çok satılması için verdiğim emeği görseniz, adıma şarkılar yazar, beni "işte kadının gücü" isimli reklam filmlerinize konu edersiniz. Ama varsa yoksa beyin cerrahları, sporcular, bir de şarkıcılar."
Aslı T. Kızmaz, hayatının bir bölümünü "Benden ne olur?" sorusuyla geçiren gözü kara bir kadının her satırında şaşırtan hikâyesini anlatıyor.
Aşk, eğlence ve çalışma hayatının her adımını aktaran, gelgitlerle bezenmiş bir romanla karşı karşıyasınız. Aslı T. Kızmaz'dan eğlenceli ve muzip ama aynı zamanda ne olacağını asla kestiremeyeceğiniz sürprizli, leziz bir roman…
ÇETİN CEVİZ
"Merhaba. Ben Çetin Ceviz. En sevdiğim oyuncaklarım tornavidalarım, kablolarım, pillerim, lambalarım olmuştu. Ufak tefek icatlarım da vardı tabii ama bu icatlar Fen ve Teknoloji dersinin ödevi için yeterli değildi. Çok daha büyük bir şey yapmalıydım. Tüm kasabada ses getirmeliydi. Herkes onu konuşmalıydı. Sıra dışı olmalıydı...
Sonra bir fotoğrafa rastladım evde. Dedem ve ben… Babama ve bana çok benzeyen bu adam, beni kucağına almış, gülümsüyordu… Birdenbire harika bir fikirle kendime geldim. Bana icat yapmamda yardım edecek kişi karşımda gülümsüyordu. Uçmayı öğrenen bir devekuşu kadar mutluydum. Hayalimde, saatte doksan kilometre hızla dedeme doğru koştum…"
Sinan Yaşar'ın ilk kitabı olan Çetin Ceviz – Sıra Dışı Bir Ödev Hikâyesi'nde gelişen aile bağlarını, akla hayale gelmeyen icatları ve birçok hayvanın bilinmeyen özelliklerini okuyacaksınız.
HAYATA RAĞMEN EDEBİYAT
Ali Lidar, Hayata Rağmen Edebiyat'la Kişisel Edebiyat Atlası'nın sınırlarını genişletiyor. Edebiyatın mihenk taşlarının yanında, unutulan yahut yeterince değer görmeyen edipleri de bilinmeyen yönleriyle anlatıyor.
Ali Lidar'ın özgün bakış açısıyla, yaşamlarını ve eserlerini ustalıkla kaleme aldığı yirmi yazar, edebiyatın hayatla kesiştiği coğrafyada okurlarını bekliyor. Bizi hayata karşı ne savunabilir, edebiyattan başka?
"Hayata Rağmen Edebiyat'ın yazarlarını seçerken yine tamamen sübjektif kriterler kullandım. Hiçbir kanonik kaygı gütmeden, sevdiğim, etkilendiğim, insanların okumasında yarar olabileceğini düşündüğüm yazarlara bir de benim penceremden bakılsın istedim. Bu yazarların hemen hemen hepsi üzerine binlerce sayfa yazılmıştır muhakkak. Amacım bu değerli birikime birkaç sayfa daha eklemek değil sadece, o yazarları neden sevdiğimi, onların eserlerinde ıskalanmış olabileceğini düşündüğüm neler gördüğümü anlatmak, paylaşmak istedim. Bu kitapta istisnasız bütün yazarlar sevdiğim ölüler arasından seçildi. Galiba ölüleri ve onların hatıralarını yaşayanlardan ve yaşarken paylaşılanlardan daha çok seviyor ve önemsiyorum…"
MUKADDERAT
Oyuncu-yazar-yönetmen Erkan Kolçakköstendil'den sinematografik öyküler.
"Bütün olan bitenleri, olmakta olanları ve gelecekte olacakları değiştirebilir misiniz?"
İnsan, bütün hayat tecrübesine ve yaşam arzusuna rağmen bir şeye asla meydan okuyamaz: Ölüm. Ve insan, dilimlere ayırarak ölçtüğü anları toplayıp da Vakit denen mefhumun çemberinde dolandığından, yaşamak, başımızdan geçenlerin yükünü sisli bir ormana doğru taşımaya benzer. Vakit'in gelip gelmediğine, dolup dolmadığına karar verebilecek tek şey, tüm tecrübelerimize ve sınırsız ihtimallere rağmen, Mukadderat'tır. Bazen tazecik çiçekleri koparacak, bazen yaşlı ayaklara dolanacaktır. Ama hep, tam vaktinde olacaktır.
SARSINTI
"HAKLI OLMAK DEĞİL, MUTLU OLMAK İSTİYORUM."
Arda Erel, ilk romanı Sarsıntı ile okurlarını derin bir aşkın doruklarına çıkarıyor; geçmişin, şimdinin ve geleceğin kusursuz birlikteliğini anlatırken, içsel yolculuklara bir ayna tutuyor…
"Ben Derin.
Takvime göre 28 yıl önce dünyaya geldim ama sadece anne karnından çıkmakla doğmuyor insan. Hayatta bir acının içinden geçince de doğabiliyorsun, kendi içinde başka bir "sen"le tanıştığında da. Ve belki de en önemlisi, aşk denen mucize kapını çalıp karşına oturduğunda da yeniden doğmuş gibi hissedebiliyorsun. İşte bu yüzden sana anlatmam gereken bir hikâyem var.
Çünkü ben ilk kez âşık oldum ve aşkla yeniden doğmanın bu kadar büyük bir sarsıntı olacağını bilmiyordum."
YILDIZ İLE HALDUN
Yıldız Kenter ile Haldun Dormen, hayatları boyunca sadece bir oyunda, sahnede birlikte oynayabildiler: 1978'de, Londra'da.
Türkiye'den bir tiyatronun, kendi oyununu, yurtdışında ve İngilizce sahneye koyduğu ilk temsil örneği!
Yıllar sonra, bundan 6-7 yıl önce, Haldun Bey, Yıldız Hanım ile bir kez daha birlikte sahne alabilmek için bir oyun kaleme alır: Yıldız ile Haldun.
İkisinin de hayatlarına ve hayatlarımıza imzalarını atan bazı oyunlarından sahneleri, bu kez Yıldız ile Haldun'un birlikte yorumlarıyla izleyebileceğimiz, tiyatrocuların deyimiyle "çok sükse yapacak" bir oyun.
Fakat o da ne! Heyhat!
Provalara başlanacakken oyun iptal edilir.
Gerçek başrolleri tarafından hiç oynanamayacak bir oyun çıkar ortaya.
Bundan sonra, Yıldız ile Haldun'u, zihin tiyatromuzda izlemeye başlayabiliriz...