Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi ve Haşimi Yayınları iş birliğiyle gerçekleştirilen "Türkiye Arapça Kitap Fuarı" etkinlikleri kapsamında düzenlenen söyleşide konuşan Kaplan, Türkçenin günden güne bozulmaya uğradığını belirtti.
Mevcut durumda konuşulan dilin Türkçe olmadığını söyleyen Kaplan, "Biz hangi dili konuştuğumuzu bilmiyoruz. Hangi dili konuştuğunu bilmeyen toplumun dünyaya ne söyleyebileceğini düşünemiyorum. Türkiye'de gerçekleşen en büyük büyük cinayet, Türkçenin katledilmesidir" değerlendirmesini yaptı.
Kaplan, alfabenin konuşulduğunu ancak dil devriminin konuşulmadığını ve asıl sorunun alfabe değil dil devrimi olduğunu anlatarak, "Dilini yitiren bir toplumun düşünebilmesi de düşünme melekelerini koruyabilmesi de düş görmesi de imkansızdır. Çünkü konuştuğu dil sonuçta başka bir dil oluyor" ifadelerini kullandı.
"Konuşlandığınız yer, konuşmanızın içeriğini belirler"
Türkçenin konuşlandığı yerin düşünülmesi gerektiğine vurgu yapan Kaplan, şöyle devam etti:
"Türkiye nereye konuşlanmışsa Türkçe de oraya konuşlanmıştır diyebiliriz. Konuşlandıkları yeri bilemeyenler, nereye nasıl konuşmaları gerektiğini de asla bilemezler. Bütün Müslümanların sorunu, biraz içinden geçtiğimiz dünyada konuşlandıkları yeri bilemiyor olmalarından kaynaklanıyor."
Yusuf Kaplan, "Biz bir dünyada yaşıyoruz ama gerçekten bu dünyada mıyız?" diyerek, şunları kaydetti:
"Bu dünya bizim kurduğumuz bir dünya mı? İçinde yaşadığımız çağ bizim kurduğumuz bir dünya değil ve biz bu dünyada yaşadığımızı nasıl söyleyebiliyoruz. Bu çağrı bizim çağrımız değil. Dolayısıyla ontolojik olarak bir yok oluşun göbeğindeyiz. Son yüzyılda biz sadece iki özgün kültür ürettik. Birincisi arabesk kültürü, bu 80'lere kadar gitti. İkincisi ise 90'larda oluşan 'eurobesk kültürü' diyebiliriz. Geldiğimiz nokta burası. Özünü yitirdiği için sözünü de yitiren bir noktadayız."
Söyleşinin gerçekleştirildiği "Türkiye Arapça Kitap Fuarı", 21 Şubat'a kadar devam edecek.