Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Duman, Türkiye'nin 1928'de makas değiştirerek kültürel yönünü Doğudan Batıya çevirdiğini ve Arap alfabesini bırakarak Latin kökenli alfabeye geçtiğini ifade etti. İdeolojik yaklaşımla Osmanlı'yı reddeden kesimin, Atatürk'ün Osmanlı dönemi askeri olduğunu ve Nutuk'un Osmanlı Türkçesi ile yazıldığı unutmaması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Musa Duman, "Osmanlı Türkçesi, Türkçe'nin en uzun dönemi ve geniş coğrafyaya yayılmış parçasıdır. Bu Türkçe'nin içinde Yunus Emre, Evliya Çelebi, Tevfik Fikret, Baki, Nedim, Dadaloğlu, Karacaoğlan, Mehmet Akif, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Atatürk de vardır. Nutuk baştan sona Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştır. İlk baskısı eski harflidir ve Osmanlı Dönemi aydınlarının eserlerindeki dil kullanılmıştır. Atatürk ve arkadaşları Osmanlı Dönemi'nin askerleri ve aydınlarıdır. Bu insanların kullandıkları dil, Osmanlı Türkçesi'dir" diye konuştu.
Osmanlı Türkçesi tartışmaları gündeme ilk geldiği günlerde, 'Dedelerimizin mezar taşlarını bile okuyamıyoruz' serzenişin de ortaya çıktığını hatırlatan Prof. Dr. Duman, "Eski mezarlıklar aslında sanat bahçeleri gibidir. Türk Hat Sanatı'nın çok güzel örnekleri yer alır. Hat sanatıyla meşgul olmak ve okuyup anlamlandırmak birikim isteyen bir konudur. Osmanlı Türkçesi ile ilgilenen kişilerin mezar taşlarını da kolayca okuyacaklarını düşünmesi hayal kırıklığına sebep olabilir. Belli bir düzeye geldikten sonra bazı mezar taşlarını da okuyabiliriz ancak tam manasıyla anlayabilmek farklı çabalar gerektirir" dedi.
"İdeolojik tartışmalara kurban edilmemeli"
Prof. Dr. Musa Duman, Osmanlı Türkçesi derslerinin ideolojik tartışmalara kurban edilmemesi ve Osmanlı Dönemi ile irtibat kurma fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Duman, Osmanlı Türkçesi öğrenilmesinin en büyük kazanımını ise şu sözlerle dile getirdi: "Selçuklu'yu, Osmanlı'yı ve Cumhuriyeti birbirinden farklı gören ve dönemlere ayıran zihin yapısından kurtularak bunları bir bütün halinde milletin kültürel devamlılığının bir parçası olarak algılayamaya başlayacağız. Türklerin tarihini 1923'ten değil, çok daha eskilerden başlatan kafa yapısına kavuşacağız."
Osmanlı Türkçesi derslerinden büyük beklentiler içine girilmesinin ve derslerin farklı boyutlara taşınmasının doğru olmadığını belirten Prof. Dr. Musa Duman, "Bugün ortaöğretimdeki derslerde neyi, ne kadar öğretebiliyorsak Osmanlı Türkçesi'ni de o kadar öğretebiliriz. Bu sembolik anlam karşılığını bulabilirse yani 1932 öncesi ile irtibat kurma çabasını ortaya koyabilirse maksat hâsıl olur. Ancak bu derslerden çok büyük beklentiler içine girerek işin olduğundan farklı boyutlara taşınması da doğru değil" şeklinde konuştu.
"Kültürel devamlılık için Osmanlı Türkçesi şart"
Türkçe'nin kültürel devamlılığı için Osmanlı Türkçesi'nin önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Duman, "İnsan dilinde 'Bir tarihte o dili bırakıp başka bir dile geçtik' gibi kesin yönlendirmeler söz konusu olamaz. Osmanlı Türkçesi öğrenmek, Osmanlı Dönemi'nin diliyle yeniden irtibat kurmak için fırsat olacak. Bu nedenle alfabeye çok fazla takılmak doğru değil. Harfler bir şekilde öğrenilir. Okumak için de bir haftadan fazla zamana ihtiyaç yoktur. Esas olan alfabeyi öğrendikten sonra günümüze aktarılacak olan metinleri okuyup anlamak ve oradaki fikirlerden yararlanmak. Son asırda yazılan eserlerin dilini anlar ve o kelimeleri yeniden konuşur hale getirirsek kültürel bağlantıyı sağlamış oluruz" dedi.