Ortadoğu'da doğan, Avrupa'dan Uzakdoğu'ya kadar yayılan ancak zorluğu nedeniyle yok olmaya yüz tutan el sanatı filografi, ülke genelinde açılan kurs ve düzenlenen sergilerle yeniden hayat buluyor.
Bartınlı filografi sanatçısı Mustafa Baştan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "çivi ve telin büyüleyici dansı" olarak tanımlanan sanatı, yurt içi ve dışında açtıkları kurslarla canlandırmayı amaçladıklarını söyledi.
Yaklaşık 3 yıl önce İstanbul'da gördüğü ve ilgi duyduğu filografi sanatını, aldığı kurslarla ilerlettiğini ve geçimini bu sanat üzerinden sağladığını ifade eden Baştan, şöyle konuştu:
"Filografi, çivi ve telin maharetli ellerde şekillendiği sanat dalıdır. Bu sanat, ülkemizde daha çok cezaevi işi diye bilinir. Yüzyıllar önce Ortadoğu'da sıklıkla yapılan bu çalışma maalesef zorluğu nedeniyle yok olmaya yüz tutmuş. Ülkemizde 10 yıl önce filografi sanatçısı Saim Devrilmez'in verdiği
kurslarla hayat bulan sanatı, bende onun öğrencisi olan Aşır Düğer'den öğrendim ve kendimi geliştirdim. İstanbul, Ankara, Bursa, Konya gibi illerde kurslar vererek sanatın gelişmesine katkı sunmak istedim.
Bartın Halk Eğitim Merkezi yetkililerinin internet üzerinden bizi bulması ve sanatla yakından ilgilenmeleri sonucu burada da kurs vermeye başladık. İlk etapta çoğu Halk Eğitim Merkezinde tel kırma, tel sarma, dokuma gibi farklı el sanatlarında usta öğretici konumundaki 33 kursiyer bu işi öğrendi. Artık ilerletip ve geliştirerek burada kurs verecek seviyeye gelecekler. Kursiyerler sanatın yaşatılmasına katkıda bulunacaklar. Ayrıca 250 ila 2-3 bin liraya kadar satılabilen bu eserler onlar için ekmek kapısı da olacaktır. Osman Hamdi Beyin eseri olan 'Kurbağa Terbiyecisi' tablosunu filografi sanatıyla işledim ve ben buna değer biçemiyorum."
"Filografinin insan üzerinde rahatlatıcı bir etkisi var"
Baştan, filografide, belli örgü teknikleri kullanılarak hat yazıları, simetrik desenler, çiçekler, hayvan figürleri ve resimlerin pano haline
getirildiğini vurguladı.
"Günümüzde bu sanat ruh dinlendirici olması ve olumlu psikolojik etkilerinden dolayı Avrupa'da psikolojik tedavi üzerine kullanılan bir sanattır"
diyen Baştan, şunları kaydetti:
"Özellikle çocuklara rehabilite amaçlı bu sanatla ilgili işler verilebiliyor. Çivi çakma, teli sarma aşamalarıyla yoğun ve keyifli bir uğraş olan filografinin insan üzerinde rahatlatıcı bir etkisi oluyor. Aynı zamanda bedensel engelli arkadaşlarımızın bu sanatı icra ederken daha çok sosyalleştikleri ve kendilerine güvenleri geldiği görülmüştür. Onun için engelli okullarında da icra edilen bir sanattır. Önümüzdeki günlerde davet üzerine Almanya'ya gideceğim ve orada engellilere yönelik kurs vereceğim."
Kurs öğrencilerinden Hatice Karadağ da sanatın farklı geldiğini ve kendilerini cezbettiğini belirterek, "Kursa kayıt olduk. Elimize çekici ve çiviyi aldık. İşe başladık. Suntanın üzerine deri veya nubukla kaplıyoruz ve üzerine uygulayacağımız deseni çiziyoruz. İki santimetre uzunluğundaki çivileri desene göre çakıyoruz. Telleri de belirli bir teknikle bu çiviler arasında sararak ortaya çalışmamızı çıkarıyoruz. Biz bu işi en iyi şekilde öğrenip ve tekniğini de tamamen kavrayarak gelir elde etmeyi, aile ekonomimize katkı sunmayı amaçlıyoruz" diye konuştu.
Kursiyer Gül Önce ise tel kırma sanatında usta öğretici olduğu Halk Eğitim Merkezinde açılan filografi kursuna büyük bir heyecanla başladığını,
filografi sanatının el işlerinden çok farklı olduğunu ve bu sanatın adını daha önce hiç duymadığını söyledi. İnternetten bakıp gördüğünde farklı bir alan olduğunu ve öğrenmeyi çok istediğini anlatan Önce, "Bundan sonraki kurs hayatımızda öğrencilerimize bu sanatı öğretmek ve yaymak istiyoruz. Tabi, bizlerde ortaya güzel eserler çıkarıp hem gerek eş ve dostlarımıza hediye gereksesatarak gelir elde etmiş oluruz" şeklinde konuştu.