'Sessizlik' bu topraklarda bizim iyi bellediğimiz meselelerden biri. Babaya karşı, patrona karşı, kocaya karşı, güce karşı, töreye karşı...
Bizim sukutlarımız kabulden gelmez genelde. 'Hır gür çıkmasın' diyedir çokça, anlaşılmaz.
'Aman ayıp olmasın', 'huzurumuz kaçmasın', 'yuvamız dağılmasın'ların arkasına saklanır çığlıklarımız, duyulmaz.
En çok da kadınların sesi duyulmaz bu erkekler cumhuriyetinde. Her gün ajanslara ne kadar kadın cinayeti haberi düştüğünü görseniz, şaşarsınız. 11 yerinden bıçaklananlar, "Öl öl" diye kaldırıma serilip, on beş yerinden yaralanan kadınlarla doludur kaldırımlarımız, görmeyiz.
'Sessizlik' bizi bu susuşlara götürüyor, kadın-erkek bedeni üzerinden, kimiz, nasılızı sorguluyor. Daha çok bağıranın daha çok haklı olduğu bir dönemde haklı olmak için erkekleşen, erkekleştiren kadınların çığlıklarına kulak kesiliyor...
Moira Buffini'nin kaleminden, Serdar Biliş'in çevirisi ve Mehmet Birkiye yönetmenliğiyle, 'insanın kendi istediği ve iradesi dışında kendine biçilen yaşamlar karşısında attığı güçlü bir çığlık' mottosuyla sahnede.
Toplumun cinsiyetçi yaklaşımları, kadının hayatla imtihanı, aşkın halleri, hayal alemleri, dünyanın sonuyla ilgili şehir efsaneleri, tek kelimesi daha ağızdan taşmayan bir metin ve incelikli ve usta bir rejiyle Ortaçağ'dan alınıp Şişli'ye taşınmış...
Sesini Ortaçağ İngiltere'sinden günümüze gönderen tarihi bir kara komedi 'Sessizlik'. Hikâye, Cumbria Lordu Silence ve ağabeyinin sürgüne yolladığı Fransız Prensesi Ymma'nın, İngiltere kralı Ethelred tarafından zorla evlendirilirmesiyle başlıyor. Gerdek gecelerinde karşılaştıkları 'büyük' sürprizle şekilleniyor. Bu sır farklı dünyaları olan iki insanın yollarını da birleştiriyor.
Funda Eryiğit, Silence'nin, çekingenliğini ve 14 yaş naifliğini muazzam bir şekilde aktarıyor izleyiciye. Oyunun yıldızı o aşama aşama büyüyen oyunculuğuyla seyirciye dokunuyor ve oyun sonuna kadar bırakmıyor.
Ymma'nın asiliği ve onun gürültülü kavgacılığı içine gizlenmiş 'sessizliği' Oya Okar'ın gözlerinde hayat buluyor. Onun gözlerinde rastladığımız sırlarını sahnede daha çok görebilseydik, duyabilseydik keşke..
Oyunu büyük bir tempo içinde sürükleyen sahne değişiklikleri izleyici sürekli diri tutup, görsel bir şölen imkânı sağlarken, bu hengame duyguların tadını çıkarma imkânımıza ket vuruyor... Bir dokunsak bin anlatacakmış gibi duran Ymma'ya yeterince dokunulmayınca onun sessizliği de biraz 'kaynamış' oluyor...
Papaz Roger rolündeki Süleyman Atanısev izleyicinin gönlünü kazanan adam durumunda. Bu performans ona Afife Jale ödüllerinde Funda Eryiğit'le birlikte kişisel kategoride de adaylık getirmiş durumda.
Eadric'i oynayan Savaş Özdemir, Kral Ethelred'i oynayan Münir Can Cindoruk, Agnes'e hayat veren Nimet İyigün de oldukça temiz birer oyunculuk çıkarıyorlar.
Oyunun 29 Nisan'da sahiplerini bulacak Afife Jale Tiyatro Ödülleri'nde bir çok dalda aday olduğunu, oyunu izlemek için önümüzdeki haftayı iyi değerlendirmek gerektiğini de hatırlatalım.
Ödül demişken, Funda Eryiğit'in en iyi kadın oyunculuğu ne kadar haklıysa Oya Okar'ın aday
gösterilmemesi o kadar anlamsız. Kendisi bu durum için: "Oyunumuz en iyi oyun dahil pek çok dalda aday olduğu için, biz bunu ekibimizi oluşturan herkesin başarısı olarak görüyoruz ve mutlu oluyoruz" diyor.
Altın derdinden uzak susuşlar ve kendini anlatmaya çalışan çığlıklar için Cevahir Sahnesi'nin yolunu tutun, Sessizliğin sesini duyacaksınız.