Şahane Misafir (Magnifica Presenza) / Ferzan Özpetek
Ceren Öner / Sabah İnternet
Ferzan Özpetek filmlerinin ayrı bir dokusu var; sizi nazikçe yakalayan, duru ancak bir o kadar da duygulu. Coğrafya ve dil zaten tüm aşamalarında filmi besliyor, zaman zaman sanki sadece bu filmler için yaratılmış bir dil olmalı İtalyanca diye düşünüyorum, o kadar önemli bir etken ki filmi izlerken, sizi dahil eden, üstelik tek kelime İtalyanca bilmeden, anlamadan o fonetikle yaşıyorsunuz adeta Özpetek filmlerinde. 2012 yapımı, Magnifica Presenza ( Şahane Misafir) Özpetek'in son filmi, burada biraz daha fantastik öğeler buluyorsunuz, yine de Özpetek imzası hemen her yerde tanıdıklığını fark ettiriyor. Sezen Aksu melodileri ile açılan film, kapanışı da bu şekilde yapıyor.
Filmin baş kahramanı Pietro; "hayalleriyle" onlara kavuşmak, onların peşinden büyük şehir Roma'ya taşınma kararı alır; sadece şehir değil onun için sadece kendine ait bir yaşam kurmak da oldukça önemli ve farklı bir adım olacaktır. Tabii çok kısa bir zaman içinde de aslında bu adımı tek başına atmadığını ve evini tarihin ışıltılı ama bir o kadarda trajik şahitleriyle paylaştığını fark edecektir. "Gay bile olmayı beceremezken", heteroseksüelliği hiç istemeyen Pietro'nun duruşu oldukça naif. Özpetek'in filmlerindeki karakterlerinin cinsel kimlik sorgulamalarından ve toplumda varoluş çabalarından burada biraz uzaklaştığını hissediyor insan, çünkü Pietro, her ne kadar aşkını fazlaca tutkulu ve özgürce yaşasa da hayalleri ve 'yeni' hayatına duyduğu heyecan cinsel kimliğinin ötesine geçiyor. Film de özellikle bunun üzerinden ilerliyor. Tüm bu yeni düzene uyum süreci içerisinde hayatındaki en sağlam destekçisi ise 'kuzeni' daha doğrusu annesinin kuzenin kızı Maria. Bu detay evini paylaştığı misafirleri arasındaki bağlarda da karşımıza çıkıyor. Gerçekle, hayal pek bir paralellik gösteriyor. 1940'lar İtalya'sı, savaş yılları, sahne ışıkları ve günümüze kadar uzanan bir hikayenin içerisinde kahramanlardan biri oluyor Pietro. Sahne tozunu yutmak için çabalarken bir yandan, kulis hesaplaşmaları ve sanatçı gerçeklikleriyle de karşılaşıyor. Oyun çoğu zaman sahnenin dışına taşıyor.
İtalyan kadro oldukça yetkin, baş kahramanımız Elio Germano da, "Pietro, üzül, kork, sevin.." ve daha bir çoklarında seyirciye çok keyifli bir seyir sunuyor. Oyunun sürprizlerinden ve Özpetek'in ülke esintisi olarak dahil ettiği hissedilen Cem Yılmaz, Yusuf Antep karakteriyle tanıdık bir yüz hissini vermenin yanında, İtalyancasıyla göz dolduruyor.
Şahane Misafir, baharı müjdeleyen şu günlerde, insanın içine akacak, keyifli, sıcak bir film. Ürkütücü, perili ev imajı kırılarak, karikatürize figürlerle süslenmiş, izlerken de soğuk kış günlerinden insanı bahara, 'hayallerine taşıyan bir film. Birçoğumuzun hedefi, hayalleriyle karışıyor yaşamımız içerisinde ve aslında belki de hayallerimiz hedeflerimize karışıyor, güzel de oluyor; tam siz "hayal..hayal.." dediğinizde, 'sahnelenenin' sadece bir oyun olduğunu 'seyretmekte' olduğunuzu düşündüğünüzde birisi yanınıza geliyor, size usulca "hayal değil..gerçek !" diyor ve işte o zaman tam 'seyirlik' oluyor, sahnesinde olduğunuz. Şahane Misafir de size usulca yaklaşacak ve kulağınıza 'sizdekini' fısıldayacak. Misafirin kısa kalanı makbüldür ama siz ne yapıp edin, uzun kalmaya ikna edin..
İyi 'seyir'ler..
Ceren Öner
https://cerenoner.blogspot.com/