Filmin Bizans'a bakışı, yıllar önce Gani Müjde'nin "Kahpe Bizans"ta parodisini yaptığı, "tüm Rum dilberlerinin yolunu gözlediği, şehadet şerbetini içmeye hazır" o malum "maço kahraman Türk" zihniyetiyle sınırlı.
FAZLA ESİNLENİLMİŞ
Hülya Avşar'lı "Yeşil Işık"la "Çılgın Dersane 1-2" adlı gençlik komedilerinin ardından yönetmenliğini askıya alıp yapımcılığa yönelmiş Faruk Aksoy'un, Atilla Engin-İrfan Saruhan ikilisinin senaryosundan çektiği, çok paraya ve emeğe mal olmuş, binlerce figüranın boy gösterdiği "Fetih 1453"ü, son yılların "Cesur Yürek", "Gladyatör", "Truva", "Cennetin Krallığı","Yüzüklerin Efendisi" gibi çok izlenmiş ve tutmuş, ünlü tarihsel epiklerin kimi sahnelerinden fazlasıyla etkilenmiş ve esinlenilmiş bir tarihsel kolaj izlenimi veriyor. Oldukça sığ senaryosu çizgi roman düzeyinde. Diyaloglar çok kitabi, dramatik yapısı zayıf. Benjamin Walfisch imzalı, ağdalı müzikleri susmak bilmiyor. Oyunculuklar ise yer yer müsameremsi kaçmış.
GÖRSEL EFEKTLERİN GÖZ BOYADIĞI BÖLÜMLER
Gösterişli bir Hollywood üstünyapımından çıkmış gibi gelen giysi, zırh, silah, mancınık, top, yürüyen kuleler gibi savaş araçlarından geçilmeyen film, bütün gücünü teknolojinin son nimetleriyle tezgâhlanmış, şiddet-vahşet dozu yüksek, kılıç kılıca çarpışılan o kalabalık savaş ve aksiyon sahnelerinden alıyor. Yani "Yüzüklerin Efendisi"yle "Cennetin Krallığı" gibi başarılı epiklerden esinlenilmiş, bilgisayarlı görsel efektlerin göz boyadığı bölümlerden.
MİLLİYETÇİLİĞİ POMPALARKEN AŞKA DA YER VERECEKSİN
Bizce, "Kahramanlık duygularını coşturup milliyetçiliği pompalarken aşk, macera ve aksiyona da yer vereceksin" formülüne göre, bezirgânca kotarılmış, tipik bir gişe filminden öteye sinematografik bir kıymeti harbiyesi bulunmayan "Fetih 1453"ün rol seçimi-dağıtımı da sorunlu. Konstantiniyye'yi fethetmenin sabitfikre dönüştüğü, bunalımlı Fatih rolündeki Devrim Evin fiziği ve oyunculuğuyla yetersiz kalırken, filmin kızını (Era'yı) oynayan Dilek Serbest de fazlasıyla acemi kaçmış.
DAMARDAN MİLLİYETÇİLİK
Neyse ki, TV dizilerinden yetişmiş, yakışıklı ve gayretli İbrahim Çelikkol var, Ulubatlı'da filmi sürükleyip götüren. Ayrıntılara girildiğinde tarihsel gerçeklerle bağdaştığı tartışmalı nice sahne içeren filmin finalindeki (Fatih'inClinton'laştırıldığı) Ayasofya'ya giriş sahnesi ise unutulmaz!.. Biraz gecikerek seyrettiğim, sinemamızın (şimdilik) en pahalı ve son gişe şampiyonu olarak lanse edilen ama dramatik yapısı bile doğru dürüst kurulamamış bu film, hamasi içeriği bir yana, görselliği ve teknolojik cilasıyla seyredilip tüketilen, gereksizce uzun tutulmuş bir epik. Tarihimizin, başı sonu belli olan şanlı bir sayfasını önümüze (teknolojik destekle ve milliyetçilik damarına basarak) bir kez daha açan bu filmin, tam da Yeni Osmanlıcılık özlemi depreşen iktidarın beklentilerine cevap verdiği söylenebilir.