Venedik Film Festivali' ve Antalya'da Altın Portakal'dan ödüllerle dönen "Çoğunluk" geçen hafta gösterime girdi. İstanbullu orta sınıf bir ailenin oğlu Mertkan'ın hayatına odaklanan "Çoğunluk" şu andaki gündemi meşgul eden politikanın ötesine geçemeyen söylemi, onlar, bizler, ah bu ezilenler (ya da ezenler) gibi teması ve bir türlü dilinin varıp da "Kürt" diyememesiyle kekeme bir film.
"Çoğunluk" filmin hikayesi ise kısaca şöyle :Mertkan, babasının inşaatlarının getir götür işlerine bakar, arkadaşlarla alışveriş merkezlerinde sağı solu keser, arabayla turlar. Ne zaman ki Gül ile tanışır, boşluğu ve basitliği değerlendirmek için bir fırsat çıkar karşısına. Ne var ki babası Gül'ün kökeni konusunda şüphecidir. Ayrımcılıkla karşılaştığı ilk anda ona teslim olan Mertkan, çoğunluğa uyar, babasının kendisi için çizdiği yolda hayatına bir anlam bulur.
"Çoğunluk" farklı bir açısıyla sınıf çatışması, ayrımcılık gibi konuları işlemeye çalışıyor. Bunu yaparken ezen kesim olarak da milliyetçi, muhafazakar bir Türk ailesini filmine kahraman olarak seçiyor. Ezilen kesimi de Van'ın bir köyünden şehre gelmiş olan Kuştepe' de oturan genç bir kız temsil ediyor. Yönetmen Seren Yüce'nin filminde kadın-erkek, Türk-Kürt, zengin-fakir, işçi-patron gibi hayatın her katmanındaki ayrımı/ baskıyı görmek mümkün. Bunlar günlük hayatta yo mu? Kuşkusuz var ama bu kadar sert ya da "Çoğunluk" filmindeki gibi siyah-beyaz değil. Karakterler arasında "renkli" olan kimse yok. Filmin en büyük handikaplarından birisi bu.
Çingeneler aşağılanmıyor mu?
Mertkan'ın babasının arkadaşı olan halıcının her karşılaşmada ne zaman askere gidiyorsun sorusu ise sıkıcı. Bir-iki kez anlaşılabilir bir şey ama fazlasına gerek yok. Askerlik, dağlarda savaş gibi mevzulara bu kadar takıntılıysanız araya bir de askere uğurlama bölümü ekleseydiniz. Saunadaki (ah keşke hamam olsaydı) kıllı Türk erkekleri, cumadaki cemaat gibi Avrupalı'ya oryantal gelen halı-kilim filme güzel bir motif olurdu. Filmde Gül'ü Mertkan'ın arkadaşları "Çingene" diyerek aşağılıyor. Üstelik bu neredeyse film boyunca tekrarlanıyor. Aslında Seren Yüce ezilenlerin filmini yaparken farkında (olarak ya da) olmayarak başka bir kesimi eziyor. Ayrıca kızın kimliği için Mertkan arkadaşlarına niçin bir açıklamada bulunmuyor. Ya da Seren Yüce neden daha açık olmaktan kaçıyor?
"Türk Yeni Gerçekçiliği"
Seren Yüce "Köprüdekiler", "İki Dil Bir Bavul" gibi "Türk Yeni Gerçekçiliği" çerçevesinde çekilen filmler arasındaki yerini alıyor. Seren'in sinema dili belgesel tadında ama karamsar Filme oyuncuların doğal oyunlarının hatırı sayılır bir katkısı var. Mertkan'da "Bartu Küçükçağlayan", Gül'de "Esme Madra" pırıl pırıllar ama baba da "Settar Tanrıöğen" son yıllardaki en etkileyici yorumlardan birisini çıkarıyor.
"Çoğunluk" filminin arkasında "Gemide", "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar", "Takva" gibi birbirinden başarılı işlere imza atmış olan "Yeni Sinemacılar" var. Bu filmler arasında "Çoğunluk" geleceğe kalır mı bilemeyiz. Ama bildiğimiz şu: 12 Eylül sonrasında çekilmiş olan Doğu'nun geri kalmışlığını, Kürt törelerini anlatan slogan birçok film zamanında Avrupa'daki ödülleri toplamıştı. Şimdi ise hiçbiri hatırlanmıyor bile. "Çoğunluk" ve buna benzeyen filmleri bekleyen tehlikelerden en önemlisi bu bence.
Haftanın Filmi
Amcamın önceki hayatları
Cannes'da "Altın Palmiye" kazanan ilk Tayland filmi olan ve festivalin jüri başkanı Tim Burton'un "güzel, tuhaf bir rüya gibi..." sözleriyle tanımladığı film, spiritüel meseleleri ve rüya gibi atmosferi ile hem izleyicileri hem de eleştirmenleri büyülemiş bir yapıt. Boonme Amca, böbrek yetmezliğinden ölmek üzeredir; taşradaki evine çekilmiş, son günlerini sevdikleri ve akrabalarıyla geçirmektedir. Bir akşam, yemek sofrasında, rahmetli karısıyla oğlunu görür. Boonme, ölmüş yakınlarıyla sohbetleri sayesinde öbür dünya hakkındaki sorularına yanıt bulabilecek midir?