Bir yaz daha bitti. Maalesef yaz aşkları da. Haftanın yenilerinden olan "Seni Uzaktan Sevmek" de tipik bu yaz aşkları gibi konusuyla dikkat çekiyor. Farkı "one night stand"in aniden bir ilişki"ye dönüşmesi. Durum böyle olunca da iki sevgili aşklarını San Fransisco- New York hattında sürdürmek zorunda kalıyor.
Garett bir plak firmasında menajer olarak çalışmakta, Erin ise New York'ta Sentinel'de stajını yapmaktadır. Erin bir yandan da San Fransisco'daki yüksek lisansını bitirmeye çalışmaktadır. Erin'ın kıvrak zekâsı ve süzgeçten geçmemiş dürüstlüğü, bekârlığa yeni adım atmış olan Garrett'ı etkisi altına alır. Aralarındaki elektrik bir yaz aşkının ateşini yakar ama her ikisi de bu ilişkinin Erin'ın San Fransisco'daki evine dönmesi ve Garrett'ın işi için New York'ta kalmasıyla biteceğini düşünmektedir. Ne var ki, ikisi de ilişkiyi bitirme konusunda kararsız kalırlar?
Ne romantik ne de komedi
Romantik komedi iddiasıyla ortaya çıkan "Seni Uzaktan Sevmek" maalesef ne komediden ne de romantiklikten nasibini almış gibi durmuyor. San Fransisco- New York hattında gidip gelmeler, müsamere düzeyinde espiriler, telefonda seks yapmalar ya da ne bileyim o yemek masasının üzerinde iş bitirmeler bir türlü seyirciyi güldüremiyor. Hele hele o ev arkadaşının kapısı açık bir şekilde tuvalette oturması hangi aklın esprisidir merak ettim doğrusu.
Romantikliğe gelince perdede olduğundan daha yaşlı duran Drew Barrymore'un üniversiteli genç kız oynaması tuhaf. Hele hele kimyalarının uyuşmadığı Justin Long ile zorla bir çift olmaya çalışması ise absürd. ( İkili geçen yıl da " Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar" filminde bir araya gelmişti.) Geçkince bir kız ve yakışıklılıktan/sevimlilikten nasibini alamamış genç bir erkek ne yazık ki beklenen romantik atmosferi de bir türlü oluşturamıyor.
Hatta abla-kardeş gibi durduklarını bile söyleyebilirim. Bence Drew Barrymore ya "Charlie Angels" serisine devam etmeli ya da artık yaşının rollerinde görünmeli. Yoksa yeteneği ile ilgili herhangi bir kuşkumuz asla yok.
Müzikleri muhteşem
Bu filmin afişini ve müziklerini çok beğendim. İngiliz rock grubu "The Boxer Rebellion" sahne aldığı bölümler filmin en güzel anları. Hele hele "Top Gun" filminin unutulmaz müziği "Take my breath away" in çalmaya başlamasıyla acayip bir nostalji yaşadım. Film içinde film gibi, gözümün önünden Tom Cruise ve Top Gun filminden kareler geçti. Müzik biter bitmez kendimi Garett ve Erin'in aşklarının ortasında buldum.
Garett'in Erin'in abla ve eniştesiyle tanıştığı sahne ilginçti. Yemek masasının üzerinde onlar hasret giderirken, enişte yemek yiyor, abla da sinir krizi geçiriyordu. Ablanın saatlerce yemek masasını silmesi ise ayrı bir alem. Ama benim asıl favori sahnem yemek anında eniştenin ve arkadaşının Garett'a posta koymaları. Söylediklerinde yüzde yüz bir haklılık payı olduğunu söyleyebilirim.
Yönetmen " Nanette Burstein" belgeselden gelen üslubunu burada da göstermeye çalışıyor. Olabildiğince sade davranıp gerçekçi hissi vermeye çalışıyor. Bunu erkek oyuncu
seçiminde kendince doğru yapıyor. Fakat filmin kalanı için bunu söylemek zor.
İyi seyirler.
Haftanın Filmi
Ustura
Meksikalı eski bir federal, Texas'da işçi olarak çalışıp gizlenmektedir. Bir politikacı, Machete'yi pis işlerini yapması için işe alır. Ancak Machete, bir süre sonra kendini işe alanların amaçlarının farklı olduğunu anlar. Robert Rodriguez ve Quentin Tarantino'nun yapımcılığını üstlendiği, aksiyon ve gerilim filmi sevenleri hedefleyen film, Robert Rodriguez'in Grindhouse adlı filminin fragmanı baz alınarak çekildi. Robert de Niro, Steven Segal, Don Johnson, Lindsay Lohan gibi isimlerde filmin oyuncuları. Kesinlikle kaçırmayın!