Dostoyevski ile tanıştığımda 13 yaşındaydım. Suç ve Ceza romanını bir solukta okuduğumu ve çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Öyle ki, romanın başkarakteri Raskalnikov o gün bugündür hâlâ en unutulmaz karakterlerim arasına girdi. Okuyup da etkilenmeyen, ya da uzun süre etkisinden çıkamayan kimse yoktur sanırım. Nitekim herkesin Dostoyevski'yi okuma, anlama ve onu hayatına alış şekli farklı. Örneğin "1931 yılında doğdum. 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında Dostoyevski'yi okudum. O gün bugün huzurum yoktur" diyen Cemal Süreya'ya hak vermemek mümkün müdür? Dostoyevski; Gogol, Turgenyev ve Tolstoy'la birlikte dünya romanının akışını değiştiren isimlerin başında gelir. Romanlarında insan ruhunun derinliklerine inerek psikolojik çözümlemeleri ustalıkla işlemiş, bireyin iç çatışmalarını, ahlaki ikilemlerini ve toplumla olan mücadelesini etkileyici bir şekilde anlatmıştır. Modern psikolojik romanın öncülerinden biri olarak kabul edilen Dostoyevski, eserlerinde suç, vicdan, özgür irade, ahlak, inanç, toplumsal çöküş ve bireyin iç dünyası gibi konulara yoğunlaşmıştır. Onu diğer yazarlardan ayıran en büyük özellik, karakterlerinin iç dünyasını derinlemesine işlemesi ve onların çelişkili, çok katmanlı ruh hallerini büyük bir gerçekçilikle yansıtmasıdır.
İlk romanı İnsancıklar'ı 24 yaşında yazarak büyük üne kavuşan ve Rusya'nın yeni Gogol'u olarak selamlanan yazar, bu eserinde yoksulların dünyasında eğilirken yoksulluğun insanları ne hallere düşürdüğü ortaya koyar. 1849'da ihtilalci gruplarla işbirliği yaptığı gerekçesiyle tutuklanır ve ölüm cezasına çarptırılır. Son anda kurtulup, 400 kürek çekme cezası alır, okuma yazma hakkından mahrum edildiği bu süreci hayatının en ağır tecrübesi olarak tanımlar. 60 yıllık ömrünün en verimli 10 yılı sürgün ve hapislerde geçmiştir. Eserlerini sürgünden önce ve sürgünden sonra şeklinde ayırmak mümkündür. Nitekim Ernst hemingway "Dostoyevski Sibirya'ya sürgün edilince Dostoyevski oldu. Yazarlar haksızlıkla tıpkı kılıçlar gibi dövülür" demiştir. Sürgün sonrası 1862'de Ölüler Evinden Anılar kitabı ile yeniden başarıyı yakalar. 1864'te yazdığı Yer Altından Notlar romanı varoluşçu edebiyatın ilk büyük edebi eseri olarak kabul edilir. 1866 tarihli Suç ve Ceza romanı edebiyat ve hukuk ilişkilerinin dönüm noktalarından biri olmuştur. Yabancılaşma, toplum eleştirisi, yalnızlık, başkaldırı, suç, ceza, adalet, karamsarlık hayatını anlamsızlığı gibi temaları işler. Yine aynı yıl çıkardığı Kumarbaz romanında kumar tutkusuyla yüzleşir ve bu tutkunun insan hayatını nasıl mahvettiğine dikkat çeker. 1868'de yazdığı Budala onun başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Saralı ve sinir hastası olan ve çevrede budala olarak algılanan Prens Mışkin ile toplumun yerleşik değerlerini sarsar. 1872'de yazdığı Ecinniler neredeyse hem Rus devrimini hem de nihilist hareketleri haber veren bir romandır. Son eseri Karamazov Kardeşler'in odağında yine inanç sorunu vardır. 1879'da yazdığı bu eserden üç sene sonra hayatını kaybeden Dostoyevski, sadece bir roman yazarı değil, aynı zamanda insan psikolojisini, toplumsal çalkantıları ve felsefi meseleleri derinlemesine ele alan bir düşünürdü. Onun ve eserlerinin üzerine sayısız yazılar yazıldı. VBKY'dan çıkan Dostoyevski Üzerine Dersler isimli kitap bunların en tazesi...
Dostoyevski üzerine yaptığı kapsamlı çalışmalarla tanınan Amerikalı yazar Joseph Frank'ın Stanford Üniversitesi'nde verdiği ve ilk kez yayımlanan Dostoyevski derslerinden oluşan kitap, Rus yazarın devraldığı edebi mirası, içinde bulunduğu geleneği ve bu geleneğe nasıl yön verdiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Ayrıca, Frank'ın derinlemesine analizleriyle, Dostoyevski'nin eserlerindeki temalar, karakter analizleri ve yazarın düşünsel dünyası kapsamlı bir şekilde ele alınıyor. Frank, Dostoyevski'nin edebiyatını 19. yüzyıl Rusyası'nın toplumsal dinamikleriyle, dönemin politik atmosferiyle ve filozoflarla ilişkilendirerek anlatıyor. Ayhan Koçkaya'nın çevirisiyle Türkçeye kazandırılan bu kitap, Dostoyevski'nin edebi mirasını daha iyi anlamak isteyen okurlar için değerli bir kaynak.