Küçükken babam bizim aileyi her pazar gezmeye çıkarırdı. "Nereye gidiyoruz?" sorusuna hep aynı cevabı verirdi: "Bilmiyorum, araba bizi nereye götürürse!" Elbette arabanın buna karar veremeyeceğini biliyorduk ama yanıttaki muzip tavır ve gizem ailede heyecana sebep oluyordu. Kitap tanıtımına böyle başlanmaz ama gerçekten bu yazıda neyi öne çıkarmayalım karar veremedim. Buna metnin kendisi karar verecek.
Biyografik roman bir olduğu için önce kahramanı tanıtalım. Everest Yayınları'ndan Menekşe Tokyay'ın başarılı çevirisiyle yayınlanan Artemisia / Bir Ressamın Romanı, Rauda Jamis tarafından kaleme alınmış. 16. yüzyıldayız, Artemisia Gentileschi genç bir kız. Ressam Orazio Gentileschi'nin hem kızı ve hem öğrencisi... Babası, kızının yeteneğinin farkındaydı ve dönemin önemli ressamlarından Agostino Tassi ile çalışmasını ister. Ancak Tassi, Artemisia'ya zorla sahip olur. Ne çirkin bir ifade sahip olmak! Sözü Artemisia'ya bırakalım:
"Sanki kalbim bir an duruvermişti. İçimde bir gonk sesi yankılanmıştı. Ona tahammül ettim çünkü beni tamamen istila etmişti... Vücudumun içinden adeta bir şimşek geçiverdi. Karanlığı ve gökyüzünü gördüm... Vücudumu bir titreme sardı, ardından uzuvlarım kasıldı. Sonraysa hiçbir şey kalmadı. Sanırım o an başka bir aleme geçtim ama kesin bir şey de söyleyemem... Beni kendime getirmeye çalıştılar ama artık çok geçti; yerde hareketsiz yatıyordum, çoktan gitmiştim."
Bu korkunç ve etkileyici satırlar aklıma romanı çeviren Menekşe Tokyay'ı getirdi. Daha önce Frida Kahlo romanıyla ses getiren yazar Rauda Jamis, ressam Artemisia Gentileschi'nin yaşadığı korkunç olayı, ardından dava sürecini ve muhteşem kariyerini ne kadar etkileyici anlatmışsa, çevirmen Tokyay da başarılı çevirisiyle okuyucu olarak bizi o dönemin içine çekiyor. "Senin evreninin sınırları, sözcüklerin kadar" gibi bir söz vardır ya, Tokyay da, Jamis'in anlatımındaki duyguyu ve derinliği koruyarak, Artemisia'nın dünyasını bizlere en çarpıcı haliyle sunuyor.
Gelelim genç ressam Artemisia'ya... Babası ressam Orazio Gentileschi, kızının yeteneklerini erken yaşta fark eder 17. yüzyılda kadın sanatçıların kabul görmesi çok zordur. (Sanki bugün farklı) Bu yüzden Artemisia'nın yaptığı bazı resimlere babası kendi adını koyarak onları sanat piyasasına daha rahat dahil etti.
Yaşadığı korkunç olay, ardından işkencelere maruz kaldığı mahkeme süreci, sonra yaptığı evlilik Artemisia'nın sanatına büyük bir etki yaptı. Kadınları güçlü, direnen ve intikam alan figürler olarak resmetmesi bu sayede ortaya çıktı. En bilinen eserlerinden Judith ve Holofernes'in Başı Kesilişi, tecavüzcü ressam Tassi'ye duyduğu öfkeyi ifade etme isteğinin yorumlanması olarak görülür. Artemisia'nın hikayesi, sanat tarihinin en güçlü kadın direnişlerinden biri olarak kabul edilir. Peki Artemisia'nın yaşadıkları sonrası aldığı tavır, verdiği mücadele son yıllardaki "me too hareketinin orta çağdaki örneği sayılabilir mi? Son yıllarını Artemisia Gentileschi ile geçiren; onunla, satırlarıyla, verdiği hukuk mücadelesini Türkçeye kazandıran kitabın çevirmeni Menekşe Tokyay'a yöneltiyorum bu soruyu:
"Kadın hakları açısından Artemisia, dönemin ataerkil yapısına meydan okuyarak, cinsel saldırıya uğramasının ardından açtığı dava ile büyük bir cesaret göstermiş. Bu dava, bir kadın sanatçının sadece sanatıyla değil, hukuk yoluyla da kendi haklarını savunabileceğini gösteren nadir örneklerden biri. Yaşadığı zorluklara rağmen sanatını özellikle Medici ailesinin de desteğiyle icra etmeye devam etmesi, kadın sanatçıların erkek meslektaşlarıyla eşit kabul edilmesi için önemli bir dönüm noktası oldu. Bugün Artemisia Gentileschi; kadın sanatçılar, kadın hekimler, kadın siyasetçiler, kadın yazarlar, kadın gazeteciler ve kadın olarak hayata karşı dimdik ayakta duranlar için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Onun cesareti, Me Too gibi hareketlerle yankılanarak çağdaş mücadeleye bence halen ışık tutuyor."
Özetle bu roman; sadece tarihe geçmiş ünlü bir kadın ressamın biyografisi değil. Aynı zamanda bir heyecan verici ve korkunç işkence sahneleriyle mahkeme süreci var. Öte yandan sanatıyla erkek düzenine direnen bir kadının öyküsü var. Romanın son cümlesiyle bitirelim: "Eserlerim benim adıma konuşacak."