Işıl Işık, okuru sarsan ve zihninde iz bırakan hikâyeleriyle biliniyor. "Paranormal Hikâyeler", "Tünelden Önceki Beyaz Ev", "Ona Kadar Say" ve daha pek çoğu onun kaleminden çıktı. Işık, her kitabında gerilimin sınırlarını zorlarken, karakterlerinin iç dünyalarını derinlemesine ele alıp okurun gözleri önüne sermekten de çekinmiyor.
Artemis Yayınları'ndan çıkan son kitabı, "Kardan Adamın Külleri" ile de polisiyenin soğuk nefesini Ankara'nın gri sokaklarına üflüyor ve okuru bir kez daha kendi labirentlerinde kaybolmaya davet ediyor.
"Kardan Adamın Külleri", kaçırılan çocukların peşinde koşan Komiser Devin'in hikayesi. Ancak bu, sıradan bir polisiye değil. Işık, failin ardında bıraktığı simli kardan adam kartpostalları üzerinden, öyle okurun gözüne sokmaya da ihtiyaç duymadan ilgi çekici bir olay örgüsü oluşturuyor. "Sadece bir ipucu değil, aynı zamanda bir tehdit," olarak tanımlanan kartpostalların izini süren Devin'in yolu geçmişindeki karanlık bir cinayet dosyasıyla bir kez daha kesişiyor. Ankara'nın buz tutmuş caddeleri de karakterin iç hesaplaşmalarına ayna tutuyor. Yazar, şehrin soğukluğunu da bir karakter gibi kullanıyor ve Ankara romanın yalnızca mekânı olmaktan öte bir anlam kazanıyor.
Işıl Işık'ın önceki kitaplarında da gördüğümüz gibi, "Kardan Adamın Külleri" de kadın karakterleri öne çıkarıyor. Emniyet teşkilatının deneyimli komiserlerinden Devin, yalnız ve kırılgan bir kadın gibi görünse de söz konusu işi ve özellikle de çocuklar oldu mu kırılması güç bir inat ve sağlam bir iradeyle donanmış.
Son aylarda yaşanan esrarengiz çocuk kaçırma vakalarının izini sürerken kendi oğlunun da kaçırılan çocuklara eklenmesiyle dosyası elinden alınıyor ve sertliğiyle bilinen Esmer Başkomiser'e veriliyor. Bu noktadan itibaren Devin'in o sarsılmaz iradesiyle dosyaya dahil olma, çocuklar için bir şeyler yapma çabalarına tanık oluyoruz. Komiser Devin'in Esmer Başkomiser'le yaşadığı gerilim, sadece mesleki bir çatışma değil; daha derin katmanları olan ve sayfalar aktıkça yavaş yavaş kendini gösteren bir çatışma. İki farklı dünya görüşünün, iki benzemez travmanın çarpışması.
"Kardan Adamın Külleri" elinize aldığınız andan itibaren sayfaları ardı ardına çevireceğiniz sürükleyici bir hikâye. Ancak tek numarası bu değil. Romanın asıl gücü, insan psikolojisinin kırılganlıklarını ele alışında yatıyor. Yazar, suçun anatomisini çıkarırken, toplumun görmezden geldiği yaralara da parmak basıyor. Örneğin, kayıp çocukların aileleri arasındaki ortak noktalar, Ankara'nın lüks semtlerindeki vitrinlerde sergilenen kusursuz yaşamlar, gücü eline geçirmiş olanların adaletin etrafından dolanması gibi alt metinlerle adalet ve güç kavramlarını da sorgulatıyor. Öte yandan saf bir iyi ve saf bir kötü üzerinden işlenmiyor bu hikâye. Gri bölgelerde ustalıkla dolanıyor.
"Kardan Adamın Külleri", gerilimi sadece olay örgüsüyle değil, dilin kendisiyle de kuruyor. Cümleler kimi zaman bir bıçak gibi keskin, kimi zaman da hem karakterlerin hem de okurun ruhuna değen tatlı bir meltem gibi. Belki de Işık'ın başarısı tam olarak bu: Okuru, karakterlerinin yarasına ortak etmek.