Hayatta yeni bir adım atarken çevremizdekilerin düşüncelerine önem veririz. Özellikle büyüklerimizin tavsiyeleri biz gençler için değerlidir. Onların yaşadığı sevinçler, ayrılıklar, acılar ve güzellikler, bize yol gösterici olabilir. Peki ya büyüklerimiz, bizlere övdükleri şeylerin ardındaki zorlukları anlatmadılarsa? Gençlere "Yalnızlık Allah'a mahsus" diyerek evliliği tavsiye eden ebeveynlerimiz, aslında ne gibi gerçeklere göğüs gerdiler? Onların yaşadıklarını fark ettiğimizde, tavsiyelerini aynı ciddiyetle dinleyebilir miyiz?
Nermin Yıldırım'ın Bavula Sığmayan adlı öykü kitabında geçen şu cümle belki de tam bu noktaya işaret ediyor: "Başlamayı övüp duranlar, bitirmeyi öğretmediler bana. Eskiden kutsal ve vazgeçilmez olarak görülen evlilik, günümüzde pek çok genç için korkutucu bir fikir haline geldi. Güvensizlik, sadakatsizlik ve ilişkilerin hızla tükenebileceğine dair inanç, gençlerin evliliğe mesafeli yaklaşmasına neden oluyor. Üstelik büyüklerinden sürekli "Ne zaman evleneceksin?" sorusunu duymak da onlar için büyük bir baskı kaynağı. Peki, büyüklerimizin tavsiye ettiği bu evlilikler gerçekten mutluluk getirdi mi? Bavula Sığmayan kitabındaki "Baban Beni Aldatıyor" öyküsü, bu soruların cevabını düşündürmeye sevk ediyor. Bu öykü, bana en çok dokunanlardan biri oldu. Çünkü günümüzde giderek daha büyük bir sorun haline gelen evlilik kavramının hem iyi hem kötü yanlarını gözler önüne seriyor. Hikâyedeki çift, yıllarca aynı yastığa baş koymuş, birlikte birçok zorluğa göğüs germiş ama zamanla ilişkileri tükenmiş bir çift. Bazı hataları affetmiş, bazılarını ise yıllarca birbirlerine iğneleyici sözlerle hatırlatmışlar.
Tıpkı çevremizde sıkça gördüğümüz, hatta ailemizde bile rastladığımız evliliklerden biri... Kızlarını evlendirmeyi hayatlarının en büyük görevi olarak gören bu çiftin ilişkisi, şu sözlerle özetleniyor: "Bir gün baktım, aynı evde iki çocukla fakat artık birlikte değiliz. Bir zamanlar birbirimizden vazgeçmişiz ama bunu kabullenmişiz. Kamuran koltuğuna çekilmiş, ben mutfağa yerleşmişim. İçimizde öfkeler, kırgınlıklar, alışkanlıklar, sevinçlerle birlikte geçmiş koca bir hayat biriktirmişiz. İki kör bıçak gibi birbirimize bilenmiş ama kesmeyi de becerememişiz."
BAŞKA HAYATLARA YOLCULUK
Nermin Yıldırım, bu kitabında hayatın içinden gelen, hepimize dokunan öyküleri şiirsel bir dille anlatıyor. Her hikâye, okuyucuyu farklı bir hayata yolculuğa çıkarıyor. Evlilik, güven ve sabır kavramları üzerine düşündürmeye sevk ediyor. Örneğin, Dönmek öyküsü Prag'a bir yolculuk sunarken, Narin adlı karakterin hikâyesi şiddet gören bir kadının acısını paylaştırıyor. Kambur Süleyman ise kimlik arayışını anlatıyor. Kitaptaki başarısız evlilikler, zamanla kopan ilişkiler, belki okuyucuyu umutsuzluğa sürüklüyor. Ancak aynı zamanda aşka dört elle sarılan, ilişkisini adaletle sürdüren insanların da varlığını hatırlatıyor. Zorlukları göz ardı ederek gençlere evlilik tavsiyesi veren büyüklerin aksine, Bavula Sığmayan gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Eğer siz de sağlıklı ilişkileri evliliğe taşımanın mümkün olup olmadığını sorguluyor ve farklı bakış açıları arıyorsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız.
CEYDA CENGİZ DÜŞKÜN
***

BOŞANMALAR NEDEN ARTIYOR?
Geçmişten bugüne evliliğin dinamiğinin değişmesi, teknolojinin hayatımıza etkileri, bireysel alana verilen önemin artmasıyla hem ülkemizde hem de dünyada boşanma oranları yükseldi. Dünya genelinde boşanmalarda son 50 yılda önemli bir artış görüldü. Birçok batılı ülkede, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde boşanma oranı yüzde 40-50 civarında. Asya ülkelerinde bu oran daha düşük olsa da son yıllarda özellikle Japonya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerde toplumsal ve ekonomik değişikliklerle birlikte boşanma oranları artış göstermekte.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre 2020 yılında Türkiye'de boşanma oranı yüzde 1.56 olarak kaydedilirken bu veriye göre, her bin evlilikten yaklaşık 16'sı boşanmıştır. Ülkemizde 1990'larda her 1000 evlilikten 8'i boşanırken, 2000'lerde bu oran 12'ye, 2010'larda ise 15'e yükselmiştir.
En son TÜİK verilerine göre, 2024 yılında boşanma oranlarında önceki yıllara kıyasla önemli bir artış görüldü. 2024 yılında Türkiye'de toplam boşanma sayısı 210 binin üzerine çıkarak, 2023 yılına göre yüzde 15 oranında bir artış yaşandı.
Boşanmaların nedenleri ülkelere ve insanlara göre değişkenlik gösterse de toplumsal değişimlerin en önemli nedenlerden biri olduğunu belirtebilirim. Kadınların iş hayatında aktif rol alması, eğitim seviyelerinin yükselmesi ve ekonomik bağımsızlık kazanmaları, evlilik içindeki adaletsizlikleri daha görünür kılmakta ve boşanmayı daha kabul edilebilir bir seçenek haline getirmektedir.
Teknolojinin hayatımıza etkileri yadsınamaz bir gerçek olmakla birlikte aile yapısına da olumlu olumsuz katkıları oluyor. Teknolojik gelişmelerin en başında yer alan sosyal medya her ne kadar iletişime katkı sağlasa da çiftler arasında güvensizliklere yol açabilmekte.
MÜKEMMELİ ARAMAK
Giderek artan evlenme yaşı insanların mükemmeli ararken kaybolmasına sebep olabilir. Bireysel alana verilen önem, insanlara tahammülün azalması evlilik kararı verirken bizleri vazgeçirebilir. Evliliklerde insanlar artık daha fazla kişisel tatmin, mutluluk ve eşitlik istiyorlar. Eğer bu beklentiler karşılanmazsa, boşanma daha kolay bir seçenek haline gelebiliyor. Bu durumda insan ilişkilerinin her zaman eşitlikle yürümediği zaman zaman fedakarlıklar gerektirdiği de göz ardı edilmemeli.
Boşanmalardaki artışın belki de en önemli nedenlerinden birisi de artık bu konunun büyük bir tabu halinden çıkmasıdır. Eskiden boşanma toplum tarafından damgalanmaya neden olurken, günümüzde boşanma daha az tabu haline gelmiştir. İnsanlar mutlu olmadıkları beraberlikleri sonlandırırken cesaretlendiriliyor ve hayatın tadını çıkarmaya dair nasihatlere daha çok rastlıyorlar.
Boşanmalarda yaşanan artış, insanları evliliklerin başında daha dikkatli seçimler yapmaya ve ilişkilerde daha güçlü bağlar kurmaya sevk ediyor. Evliliklerin yalnızca sevgi ve bağlılık üzerine kurulu olmadığını aynı zamanda iletişim, anlayış ve saygı temelinde olması gerektiğini göz ardı etmemeliyiz.
Belki de boşanma oralarındaki artışa her zaman olumsuz yönden bakmamalıyız. Toplumsal değişimlerin hayat boyu devam edeceğini dikkate alırsak, bireylerin kendilerini daha özgürce ifade etmeleri, karşılıklı sağlıklı ilişkiler dinamiği kurabilmeyi de beraberinde getirir. Bu değişimlerle birlikte belki de insanlar daha sağlıklı, mutlu ve dengeli ilişkiler kurmayı başarabilir.