Kırşehir denince aklınıza ilk ne gelir bilmem ama bir Kırşehirli olarak ben de Neşet Ertaş'la hemşeri olmaktan gurur duyarım. Edebiyatımızın önemli isimlerinden Yaşar Kemal'in deyişiyle 'Bozkırın Tezenesi', halk müziğimizin ölümsüz temsilcisi büyük ozanın türkülerine yaktığı hayat hikayesi de oldukça ilginç. Onun yaktığı türkülerin hikayesini kaleme alanlardan biri de yine Kırşehirli yazar Dursun Çiçek'ti. Çiçek, Türkünün Ötesi: Neşet Ertaş isimli kitabında türkünün, bozkırın, bozlağın ve Anadolu'nun hikâyesini anlatmıştı. Muhit Kitap'tan çıkan o kitapla aşina olmuştum Çiçek'le. Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesinde doğan yazar, daha sonra dağlardan aldığı ilhamla Benim Dağlarım isimli bir kitap yayınlamıştı. Yine, Muhit Kitap etiketiyle yayınlanan o eser, 2020'de Türkiye Yazarlar Birliği Deneme Ödülü'ne layık görülmüştü. Orada dağlarla kurulmuş dostlukları anlatan Çiçek, yeni kitabı Hikmet Dağı'nda yine dağlardan referans alıyor.
Çiçek, kendi dedesinden hareketle İslam düşüncesi ve hayat öğretilerine dair kapsamlı bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu. Dağlarla ilgili masalları, hikayeleri nenesinden ve dedesinden öğrendiğini anlatan yazar "Teyzem beni gönül dağım diye severdi" diyor ve ekliyor: "Dağlar bizde nebileri alimleri, velileri arifleri temsil ediyordu. Hikmet Dağı'nın Erenleri derdi dedem onlara. Asıl dağlar onlar derdi ve nasıl bu dünya şu gördüğün dağlar üzerinde duruyorsa alem de o hikmet dağının erenlerinin ilmi üstünde durur." Dedesinden Ebu Hanife'yi, Hacı Bektaş Veli'yi, Yunus Emre'yi, İmam Maturidi'yi ve Ahmet Yesevi'yi öğrendiğini anlatan Çiçek, "Dedem bugün var olsa bana İbni Sina'yı, Gazali'yi nasıl anlatırdı" diye düşünerek kaleme almış kitabını. Öğrenmek istediği merak ettiği alimlerin kitaplarını okuyup araştırmış ve tıpkı dedesinin ona anlattığı gibi o da kendinden sonraki kuşaklara aktarmak amacıyla yazıya dökmüş öğrendiklerini. Kitapta Yusuf Has Hacib'den Ali Kuşçu'ya, Fuzuli'den Mimar Sinan'a 19 şahsiyetin hayat felsefesi, öğretileri örneklendirilerek aktarılıyor. Başta Peygamber Efendimiz olmak üzere Yunus peygamberin hisselerine değinen, Necip Fazıl'dan Leyla ile Mecnun'un aşkına Neşet Ertaş'ın türkülerine yol alan kitap bu alimlere de bir saygı duruşu niteliğinde.
7 KEZ DÜŞTÜM 8 KEZ KALKTIM
Öte yandan yine Muhit Kitap'tan Dilara Ayşe Akdeniz'in yazdığı Kusursuz Düşüş de dikkatimi çeken kitaplar arasına girdi. "Tüm mitolojik anlatılarda bir cennetten düşüş tasviri var. Hepsinde oradan dünyaya sürülüyoruz. Bir elmanın hatırına kendimizi elma ağaçları altında saban sürerken buluyoruz. Zamansız, acısız ve sonsuz çiçekli o yeşil bahçelerden acının, aşkın ve kederin diyarına gönderiliyoruz. Tevhid ağacının çocuksu kundağından, bilgi ağacı uğruna koparılıyoruz. Ve ömrümüz tekrar o vahdet duygusunu ve tamamlanmışlık hissini aramakla geçiyor. Tanrıda bir kere daha kaybolmanın yollarını arıyoruz" diyen Akdeniz, okuyucuyu kusursuzluk evreninden kusurun evrenine bir yolculuğa çıkarıyor.