Zümrüt Ayten Özsoy, yirmilerinin başında çok cesur bir kızdır. Gözünü açtığı hayat, onun karakterindeki biri için yaşanması mümkün olmayan bir hayattır. O, kaderin ördüğü ağları elleriyle parçalayıp atmak için doğan insanlardandır. Fakat bu o kadar da kolay değildir. Baş belası bir baba, hasta bir anne, mahalle baskısı, yoksulluk...
Tüm bunların üstüne bir de âşık olur Ayten. Âşık olur ama sevdiği adamla arasında eğitim durumu farkı vardır, statü farkı vardır; çocuk zengindir, bir milletvekilinin oğludur. Ayten ise babası öyle istediği için liseden mezun olamadan eğitimini yarım bırakmış, yoksul bir kızdır. İşte tam da burada aşkın engel tanımaz oluşu Ayten'in kaderinin değişmesi için bir fırsata dönüşüverir. Hasta annesinin ilaç masraflarını karşılayabilmek için iş bulur, annesiz kalmış bir bebeğe bakıcılık yapmaya başlar. Babası, kız kardeşini okuldan almak istediğinde, Ayten ellerinin sobada yakılması pahasına buna karşı çıkar, kardeşi bu sayede eğitimine devam eder.
Mahalleden yılışık bir oğlanla başlık parası karşılığında evlenmesi istenir. Ne kadar korksa da dik durup babasına karşı çıkar ama annesinin tedavi masrafları için de bu evliliği bir an kabul edecek gibi olur. Ne kadar fedakâr biri olduğunu bize sık sık gösterir. 12 Eylül 1980'in karabulutları Türkiye'yi karanlıklara sürüklerken, o yoksulluğun, o imkânsızlıkların, o haksızlıkların, o adaletsizliklerin ortasında cesaretiyle kendini var eden Ayten ve onun Akın'la yaşadığı aşk, âdeta bir ışık hüzmesi gibi, karanlığı bir nebze de olsa dağıtır.
Yeşilçam filmi tadındaki bu hikâyeyi 2000 doğumlu Ceyda Kalender kaleme aldı. Küçük yaşlarda kütüphaneden kucak dolusu kitapla eve dönen o küçük kız, hayalini yazıya döke döke kitaplarla aşina bir meslek edindi kendine. Selçuk Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan Kalender bir öğretmen adayı olarak, yaşamını Zonguldak'ta sürdürüyor. Kalender, yukarıda bahsettiğim konuyu Kırmızı Güller Çabuk Solar adını verdiği kitabında aktarıyor. Genç yazar, Türkiye'nin sancılı yıllarında, yani seksenler döneminde başlayan bir aşk hikâyesine ortak ediyor okuyucuyu. Genel olarak bir aşk hikâyesi denilebilir ancak içerisinde aile ve arkadaşlık ilişkileri; dönemin makus şartları, çeşitli karakter gelişimlerinin görüldüğü; insanı yer yer üzen, yer yer de sevindiren, sıcak ve samimi bir hikâye sunuyor Kalender. 'Eski dönemleri hep büyüklerimin anlatmasından dinler, merak edip araştırırdım. Gerçek bir hayat hikâyesiyle tanışmam tamamen tesadüfi oldu. Zaten merak ettiğim, kaleme almanın hoş olacağını düşündüğüm; müzikleriyle, sinemasıyla, edebî doluluğuyla ve tarihiyle beni derinden etkileyen bir dönemdi seksenli yıllar. Uzun araştırmalar, elimde olan gerçekliklerle birleşince ortaya Kırmızı Güller Çabuk Solar çıktı.' diyen Kalender, her okurun kendinden bir parça bulacağını söylüyor.
"Bir ülkede yoksulluk varsa, onu yazmayan yazar, yazar değil, insan bile olamaz" diyordu Yaşar Kemal. Böyle bir hikâyeyi yazmayı tercih etmesiyle ve o güzel kalemiyle Ceyda Kalender, büyük ustanın işaret ettiği yolda yürüyor.