Şebnem İşigüzel, Türk edebiyatının usta ve üretken yazarlarından. Üretirken suya sabuna dokunmaktan da çekinmeyenlerden. Etkili kalemi kadar ele aldığı konulardaki cesaretli tavrıyla da dikkat çekiyor. Marjinalleştirilmiş kesimlere mensup karakter seçimlerinden gerek tarihimizdeki gerekse de günümüz Türkiyesi'ndeki sorunları tüm çıplaklığıyla ele alışına, kimi romanlarındaysa aslında tarihimizle şimdimiz arasında hiçbir fark olmadığını incelikli kurgularla gösterişine kadar pek çok nokta onun cesur anlatısının örneklerini oluşturuyor. Kitapları pek çok dile çevrilen ve birçoğuyla ödüller kazanmış olan Şebnem İşigüzel, 2019 yılında kaleme aldığı İyilik adlı romanından beş yıl sonra Memoria ile çıkıyor okurlarının karşısına. Yazarın aradan geçen bu beş yılda boş durmadığını gözler önüne seren, hacimli bir kitap Memoria... (Gerçi yazarın sadık okurları, bu süreçte yer aldığı ulusal ve uluslararası tiyatro projelerini de takip ettiklerinden üretkenliğine yakinen tanıklar) Yaklaşık bin sayfalık bir kitap. Kalınlığı göz korkutsa da İşigüzel'in tercih ettiği üslup ve kurgunun durağanlıktan uzak oluşu sayesinde bir olmasa da iki çırpıda okunabiliyor. Ana mekan olarak İstanbul'un belki de en güzel yerlerinden olan Eyüp Mezarlığı'nı, bu mezarlıkta yer alan ve kapatılana dek Karılar Tekkesi olarak bilinen odaları seçen roman, Türkiye'nin uzunca bir dönemini ele alıyor.
UNUTMA VE HATIRLAMA
Ana anlatıcımız, günümüzde yaşayan bir kadın. Nişantaşı'ndaki Cennet Apartmanı'nın kapıcı dairesinde kabul ediyor okurunu ilk önce. Sonra da konuklarına evini gezdiren bir ev sahibi misali, okurlarının ellerinden tutup başka dairelere, semtlere ve dönemlere götürüyor onları. Kendi anıları dedesinin anılarına karışırken kronolojik çizgisini yitiren anlatı, gerçeküstü ama son derece gerçekçi bir rüya gibi sarmalıyor okuru. Balkan Harbi sırasında bölgeden İstanbul'a göçen bir ailenin Karılar Tekkesi'ne bırakılan küçük çocuğu dede karakteri. Ömrünü o tekkede geçiriyor ve Atatürk'ün emriyle tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra bile mezarlıktan ayrılmıyor. İnsanın yerinden hiç ayrılmadan bile ne çok anı biriktirebildiğine şaşıyor insan. "Anlatmadan nasıl yaşanır, bilemiyordu dedem" diye özetliyor romanın anlatıcısı geçmişe dair bunca anıyı zihnine özenle yerleştiren dedesinin durumunu. Dedesi ise, "Geçmiş içimde ikinci bir kalp gibi atıyor çünkü. Durduramıyorum" diye anlatıyor kendi durumunu. Ve zamanla 'dedesinin hayat hikâyesinin mihmandarı, iç sesinin yancısı' olan anlatıcı da tıpkı dedesi gibi, içinde kalp gibi atan ve büyük bir kısmı ona bile ait olmayan bir geçmişi anlatmaya devam ediyor. Memoria, büyük oranda unutma ve hatırlama temaları etrafında dönen bir anlatı. İç içe geçmiş hayatların düğüm olan kısımlarını çözmekte yer yer zorlanan anlatıcı, bir yandan da hafızanın güvenilirliğini sorguluyor. Romanı sürükleyen ana unsurlardan biri de onun okurun gözü önünde yaşamaktan çekinmediği bu içsel çatışma. Şebnem İşigüzel, kalemi her eline aldığında yaptığı gibi okurunun dikkatini çekecek, ona kendini ve gördüklerini sorgulatacak bir roman çıkarmış ortaya. Everest Yayınları tarafından okurla buluşturulan Memoria dünün, bugünün ve yüzyılın romanı.