Türk edebiyatının en üretken kalemlerinden biri Ayşe Kulin. Neredeyse her kitabı çıktığı ilk andan itibaren çok satanlar listelerine üst sıralardan giren, kaleme aldığı hikâyeler pek çok dile çevrilen, çoğu kitabının hikâyesi sinema ve televizyon uyarlamalarıyla görsellik kazanan, okurlarının koşulsuz bir güvenle ve ilgiyle takip ettiği bir yazar. Modern zamanda geçen romanlarla günümüzün sorunlarına da değindi, karanlık bir gelecek hayalinin içinden günümüzde yapılan hataların olası sonuçlarını dile getirdiği distopyalarla okurlarını ufukta bekleyen tehlikelere karşı da uyardı. Veda: Esir Şehirde Bir Konak ile başlayan bu seri, Umut: Hayat Akan Bir Sudur, Hayat, Hüzün, Hayal ve Hazan'la devam etti. Öte yandan Osmanlı padişahlarından V. Murat'ın hayatından bir kesiti ele aldığı Her Yerde Kan Var ile tarihi dönemleri anlatma konusundaki başarısını da gözler önüne serdi.
Bu üretkenliği ve çeşitliliği ile çok sevilen Kulin yeni romanı Dört Gün Üç Gece ile okurlarını 1960 Türkiyesi'ne götürüyor. 1960, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir tarih. Pek çok insanın hayatını değiştiren, bir anlamda ülkenin siyasi ve toplumsal ilerleyişine yön veren ilk askeri darbenin gerçekleşmesinden iki gün önce başlayan hikaye, büyük oranda bir apartman dairesinin içinde geçiyor ve bir ülkedeki toplumsal iklimin sıradan insanlar üzerindeki etkisini, hayatları hiç benzeşmeyen insanları bir araya getirmekteki etkisini ve onlar üzerinde bıraktığı unutulmaz izleri ele alıyor.
Ayşe Kulin, tek ve kapalı bir mekânda geçen bir hikâye kurgulamasına rağmen dönemin atmosferini iç konuşmalarla, radyo yayınlarından kesitlerle, telefon konuşmaları ve karşılıklı dertleşmeler gibi tekniklerle okuruna başarıyla yansıtarak romanı klostrofobik bir anlatıya dönüşmekten kurtarıyor. Karakterlerinin iç dünyasının derinliği, bir apartman dairesinde kapalı kalmanın etkisini ferahlatıyor.
Zengin muhitte korunaklı bir hayat süren, kocası fikren uyuşamasa da iktidar partisinin milletvekili olarak çeşitli komisyonlarda yer alan Sevda ile İç Anadolu'nun küçük bir kasabasından üniversite öğrenimi için İstanbul'a gelip öğrenci hareketlerini içinde bulan Yusuf'un çeşitli olaylar neticesinde bir araya gelmesiyle açılan roman, birlikte geçirdikleri dört gün ve üç gecenin karakterler üzerinde bıraktığı etkiyi okuruna hissettirmeyi başarıyor.
Ayşe Kulin, tek mekanda kurguladığı ve dört gün üç gecelik bir zaman dilimini kapsayan yeni romanında, 1960 darbesini, okurunu sıradan görünen ama içinde hiç de sıradan olaylar yaşanmayan bir apartman dairesine konuk ederek anlatıyor. Her ayrıntısı incelikle işlenmiş Dört Gün Üç Gece romanında Türkiye Cumhuriyeti tarihinin unutulmaz hadiselerinden birine farklı bir yöntemle, aşkla, ayna tutuyor.