"İnanmayanların inancın, maneviyatın ve dinin kazanımlarından mahrum kalmaları doğaldır ama dinin imkânlarını, derinliklerini gözden kaçıranlar sadece onlarla sınırlı değildir. Dinin ve maneviyatın varlık sebebini, insana vaat ettiklerini ve bunlara ulaşmak için sunduğu usulleri kendisini mümin olarak nitelendirenlerin önemli bir kısmı da, bu dünyanın bitmek bilmez meşguliyetlerinden olsa gerek, gözden kaçırıyor..."
BİR DİN FELSEFESİ
Din ve tasavvuf alanında ülkemizde olduğu kadar dünya çapında da bir otorite olan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç'ın "Bir Din Felsefesi Olarak Tasavvuf" alt başlığını taşıyan yeni kitabı Geleneğin Peşinde'nin ilk bölümünü yukarıdaki çarpıcı tespitle başlıyor. Ne kadar acı olsa da bu tespitin, hem Müslüman hem de diğer dinlerin hâkim olduğu coğrafyalardaki tabloya baktığımız zaman, büyük bir gerçeklik payı taşıdığını inkâr etmek mümkün değil. Ancak görünen o ki, farklı inançlara mensup olsalar da, en doğru yolda olduklarını düşünseler de ve birçok ibadeti asırlardır yerine getirseler de sayıları milyarları bulunan dünya ahalisine dinin ve maneviyatın gerçekte ne olduğunu hatırlatmak ve tapınmanın ötesinde bir ana gayesi olduğunu hatırlatmak gibi bir gerekliliğin bulunduğu bir devirdeyiz.
Mahmud Erol Kılıç Geleneğin Peşinde ile başta Müslümanlar olmak üzere düşünen ve gerçeği arayan tüm insanlara, hatta tüm dinlerin mensuplarına şeriat-tarikat-hakikat ve marifetten oluşan dört boyutlu bir yapıya sahip olan gerçek dinin aslî ve nihaî amacını hatırlatmaya çalışıyor. Kitabın ilk bölüm başlığının "Din Gerçekte Nedir?" olması bu ihtiyacın ve onu giderme çabasının açık bir göstergesi. M. Erol Kılıç, modern anlayışların da tahribatıyla kaybolmaya yüz tutmuş Geleneğe sarılmanın gerekliliği konusunda ikazda bulunuyor, son derece hayati bir noktaya parmak basıyor ve irfani geleneğimizin bel kemiğini teşkil eden, "Şeriat-Tarikat/ Hakikat-Marifet" şeklinde dört kapıya sahip dinin çok boyutlu yapısını ön plana çıkarıyor. René Guénon'un "Tradition/religion" kavramsal ayrıştırmasına atıfla, dinin değişebilen ve bozulabilen yönüne karşı onun değişmeyen, evrensel ve zevale uğramaktan beri olan Hakikat boyutunun din mensupları tarafından ihmal edilişinden dem vuruyor. Bu kadarla da kalmayıp uyarı niteliğinde bir tespitte bulunuyor ki katılmamak mümkün değil:
İNSAN MANEVİ BİR VARLIK
"Münasip bir lisanla ifade edersek, kitlelerin çoğu zaman dinin aslından, özünden ziyade ona dair basmakalıp tasavvurlara, dogmalara bağlandıkları söylenebilir. Oysa dinin ve maneviyatın toplumsal algısının ötesinde asli bir manası, bir gayesi ve bu gayeye ulaştırma yolunda getirdiği esaslar ve yöntemler söz konusudur." İnsanların çoğunlukla unuttuğu bu gaye kitapta şöyle ifade ediliyor: "Dinin esas gayesi manevi bir varlık olan insanı kaynağı ile buluşturmak ve yeniden birleştirmektir. (...) Bir başka ifadeyle dinin ve onun derinliği olan tasavvufun nihai gayesinin insanı hakikatine yani Allah'a ulaştırmak, gerçek insan olmak olduğu da söylenebilir." Bu gayeye ulaşmanın yolu ve yöntemini ise daha önsözün ilk cümlesinden itibaren işaret ediyor: "Geleneğimizi inşa eden en önemli dünya görüşünün Tasavvuf ilmi olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. (...) Tasavvuf dinin yani İslam'ın arkeolojisidir. Bir başka deyişle tasavvuf dinin derinlerinde, bâtınında yatan anlam katmanlarını bulma çabasıdır. Allah (cc) ile kulu arasında çok önemli, çok hususi, çok sırlı bir ilişki mevcuttur. Bu esrarlı rabıtayı çözmek ise elzemdir zira insanın gerçek mutluluğu ve huzuru oradadır. (...) İşte Tanrı ile insan, bir başka deyişle Rabb ile kulu arasındaki irtibatı bize gösteren ve talim eden yolun adıdır tasavvuf." Mahmud Erol Kılıç'ın verdiği röportajlar, sohbetler, yazdığı makaleler ve tebliğlerin seçilip derlenmesiyle meydana gelen, genel okuyucu kitlesine hitap etmek bakımından daidaktik olmaktan ziyade sohbet üslubuna yakın bir dili benimseyen Geleneğin Peşinde, din denilen şeyin ve bilhassa İslam'ın gerçekte ne olduğu, insanı nereye ulaştırmayı hedeflediği ve bir yöntemle gerçekleştirilebileceği konuları başta olmak üzere irfani geleneğimize dair pek çok meseleyi herkesin anlayabileceği şekilde ifade ediyor.