Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında yaşadığı zorluklar bitmek bilmedi. Dünya değişiyordu, Osmanlı da bir parçası olmak için çabaladı. En büyük sorunu hayatta kalmaktı. Hem içeride hem de dışarıda karışıklıklar baş gösterdi. Emperyalist devletlerin toprak emelleri, diplomatik oyunların biri bitmeden biri başlıyordu. Sosyal yapı ve devlet mekanizmasında dönüşüm hamleleri aynı zamanda çözülmeyi de getirecekti.
Sultan 2. Abdülhamit, 1876'da emperyal bir imparatorluğun başına geçtiğinde dünya büyük sarsıntılar yaşamaktaydı. Hem imparatorluğun hem de Avrupa'nın her anlamda dönüşümler yaşadığı; siyasi, ekonomik, kültürel, toplumsal çalkantıların art arda sıralandığı bir dönemdi.
Saltanatında; yeni resmi ideolojisiyle, siyasi rejimiyle, modernleşme projeleriyle, dış politikasıyla, devlet ve toplum büyük dönüşümler yaşadı. Osmanlı tarihinde onun kadar övülen ve bir o kadar da eleştirilen padişah olmamıştır. 33 yıl süren saltanatı boyunca imparatorluğu ayakta tutmaya çalıştı ancak baskıcı rejimi de huzursuzluğa neden oldu. Özellikle kendi kurdurduğu modern okullarda okuyup yetişenler, Abdülhamid karşıtlığında başı çekiyordu. Gizli örgütlenmeler içinde bugünde değişik vesilelerle andığımız İttihadçılar öne çıkıyordu.
İktidarı zorla ele geçirmelerinden Balkan Harbi'ne oradan Osmanlı'nın yıkılışına götüren Birinci Dünya Savaşı'na sürüklenmeleri, Babıali baskını, suikastlar hepimizin bildiği gerçeklerdir. Tarihçi Prof. Erhan Afyoncu'ya göre; hayal ve gerçeği karıştırmaları, tecrübesizlikleri ve panikle harekete etmeleri yüzünden büyük toprak kayıplarıyla imparatorluk paramparça olmuştur.
Birçok sorunda, krizde sembol olarak ismi gündeme getirilen ve iyi anılmayan İttihadçılar kimdir? Resmi ve alternatif tarih, sağdan sola siyasi akımlar, muhafazakarların bakış açısı nedir?
Bayrak, Kalpak, Revolver: İttihad ve Terakki Nasıl Tartışılmalı? kitabı bu konuya yeni bir bakış açısı getirmektedir.
16 makaleden oluşan kitabın editörü Hakan Boz, amacı şöyle özetliyor: "Cumhuriyet'in ilânından bu yana "resmî tarih"; Cemiyet'in ön ayak olduğu pek çok reformu Türk modernleşmesinin bütünlüğü içerisinde görmüş; fakat Cemiyet'in önde gelen aktörlerine karşı mesafeli bir tutum sergilemiştir. Öte yandan "alternatif tarih" tartışmalarının tarafları ise Cemiyet'i bir tür olumsuzluk ikonu olarak tavsif etmiştir. Bilhassa sol ve liberal entelektüeller Cemiyet'i azınlık hakları, eşit vatandaşlık, demokratikleşme, inanç özgürlüğü gibi kavramlar üzerinden; muhafazakâr/İslâmcı -hatta buna bir kısım milliyetçi entelektüeller de dâhil edilebilir- entelektüeller ise geleneksel değerler, âlî devlet, hanedan ve hilafete yakınlık, köklü medeniyet birikimi gibi hususlar üzerinden bir yapı sökümüne tabi tutmuştur. Tabiatıyla bu durum, yakın tarihle ilgili bütüncül bir tarih okuması yapmayı imkânsız kılmış ve bu gibi okumaların tarihsel gerçeklikten kopuk sonuçlar vermesine neden olmuştur. Bu bakımdan İttihad ve Terakki az bilinen, hatta hiç bilinmeyen yönleriyle hâlen daha siyâsî tarihimizin izaha muhtaç çalışma sahalarından biri olarak karşımızda durmaktadır. Tam da bu noktada Bayrak Kalpak Revolver: İttihad ve Terakki Nasıl Tartışılmalı? isimli çalışmamız, temelde İttihad ve Terakki'ye farklı açılardan ışık tutmayı amaçlamakta; Cemiyet'in, XIX. ve XX. yüzyıllar arasında devlet ve toplum açısından üstlendiği kritik role odaklanmaktadır."
KAZIM KARABEKİR DE ELEŞTİRDİ
İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin nüvesi hükmündeki ilk gizli yapılanma 1889'da Askeri Tıbbiye öğrencileri arasında oluşturuldu. Son hızla her yere nüfuz ettiler.
"Dönemin iletişimi şartları göz önüne alındığında, İmparatorluğun ve Avrupa'nın çeşitli bölgelerine yayılmış olan İttihadçıların birbirileriyle ve merkezleriyle iletişim yoğunlukları hayli ilgi çekicidir. İstanbul'da bastırılan İttihadçı bir risale Şam sokaklarında; Manastır'da basılan bir broşür Kahire'de; Paris'te çıkan bir gazete Trabzon'da kısa bir zaman içinde dağıtılabiliyordu. "(Hüseyin Raşit Yılmaz/ İmparatorluğa veda arifesinde bir nesil: İttihadçılar makalesi.)
Cemiyet 1908'de ilan ettirdikleri 2. Meşrutiyet'ten sonra devlette ağırlığını hissetirmiş sonra da iktidara gelmiştir. 1918'e kadar söz sahibi olan İttihadçılar Cumhuriyet'in ilanından sonra da varlıklarını sürdürdü. Ancak Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'ya suikast hazırlığının ortaya çıkması sonlarını getirdi. Yargılamalar muhalefetteki Terakkiperver Cumhuriyet Partisi'ne kadar uzadı. Kurucuları milli mücadelenin en önemli isimleri Atatürk'ün silah arkadaşları, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele'ydi.
Uzun süre siyasetten yasaklanan ve sonra Meclis Başkanlığı yapan Kazım Karabekir anılarında İttihadçılar'ı cemiyet ve parti olarak ele alarak eleştirir:
"Terakki ve İttihat Cemiyeti, tarihimizin her zaman için iftihar edeceği bir teşekküldü. Onu sarsan, solduran; kendi tarihi adıyla İttihat ve Terakki, fırkacılık hayatına atılması ve kendi kendini aşındırması olmuştur.
Cemiyetin bir uzvu sıfatıyla, onun bu vaziyete düşmemesi için, ben çok uğraştım; fakat cemiyetin bünyesine yapışan tufeyliler, hazıra konmak için o eski feragat sahibi başları, nabız tutmak sanatıyla hırs ve istibdat çukuruna sürüklediler. Cemiyetin şerefli tarihiyle fırkanın hata ve mesuliyetleri birbirine karıştırılmamalıdır."
Kitapta, her biri kendi alanında yetkin isimlerin 16 makalesi yer alıyor. 2. Abdülhamid'in portresinden cemiyetin üç önemli ismi Enver, Talat ve Cemal Paşalara, partiyi doğuran tarihi süreçten İttihad ve Terakki'nin ideoloğu Ziya Gökalp'e, iktisadi girişimlerden eğitime, Kürt meselesinden ordudaki ıslahatlara uzanan geniş bir perspektiften konu ele alınıyor.