Türk edebiyatının en önemli kadın yazarları arasında şüphesiz İnci Aral ilk akla gelen isimlerdendir. Aral'ın külliyatı artık Everest Yayınları sayesinde yeni okurlarına kavuşacak. Yayınevi bu haberi duyururken, "Tüm zamanların yazarı" ifadesini kullanmış. Çok iddialı, çünkü gerçeğin altı çizilmiş. İnci Aral külliyatının belki de önemli yapıtı olan 'Ölü Erkek Kuşlar' bunun kanıtı gibi. 1991 yılında yayımlanmasının ardından günümüz edebiyatının klasikleri arasına giren ilk romanı, 1992'de Yunus Nadi Roman Ödülü'nü alır. Roman o günden bugüne her neslin mutlaka okuyup, bir arkadaşına tavsiye ettiği ya da geri vermek şartıyla paylaştığı bir eser oldu. Yıllar içinde özellikle kadın okuyucular arasında romanın ana karakteri Suna'da kendini bulanlar çoğaldı. Bu da İnci Aral'ın aslında hem kendi iç dünyasının zenginliğini, hem de içinde yaşadığı toplumu çok iyi tanıdığını gösteriyordu. İnci Aral sevmeyi anlatırken insanı iliklerine kadar titreten ifadelerin üstadıdır. "Sevmek, lokmanızı çiğnemeyi unutarak masa başında kalakalmaktır. Sevmek, sonradan usulca okşamaktır bir elin değdiği yerini saçlarınızın. Belki de sevmek bir gün hiç yoktan altüst edilip tavuklu pilav kurusu pişirmektir. Sevmek telefon zillerini duymamak, bastığı yeri bilmemektir..." İnci Aral bir röportajında, "Ölü Erkek Kuşlar bir ölçüde otobiyografik" der. O zaman Suna karakterine bir parantez açmalıyız derim. Suna bağımsızlık ve mutluluk arayan farkındalığı olan bir kadın. İçinde iki ayrı kadın yaşar. Su; uysal, iyi anne ve eş olmaya koşullanmış toplumun şekillendirdiği; Na ise asi ve cesur... Romanda bu yüzden herkes nesillerdir kendini buluyor sanki. Herkes olamadığı, olmak istediği ötekine diğerine özeniyor ya da özlüyor. Bazen okuduğunuz bir satır tekrar okuyup altını çizmek istiyorsunuz: "Birbirimizi sahip olma duygusundan arınarak sevebilmeyi denedik. Kolay olmadı." Roman kadınların olduğu kadar erkeklerin de dünyasını aydınlattığı gibi, her iki cinse de eleştiriler vardır. Gelelim İnci Aral'ın yeni basılan diğer kitabı 'Sadakat'e... Roman kahramanımız Azra, İnci Aral'ın diğer karakterlerinden farklı bu kez. Hayatını ancak bir erkekle var edebilen silik bir kadın. Çevrenizde illa ki vardır, erkeğiyle var olan, sürekli ondan bahseden... Zayıf, ezik, çaresiz bir kişiliktir. Ancak İnci Aral, bize Azra'yı ustaca anlatıyor ki, sayfaları çevirdikçe ona hak vermeyi bırakıp Azra olup çıkıyoruz: "Aşkın kurumlaşması ve alışkanlık heyecanı öldürüyor, bıkkınlıklar, yıpranmalar doğuruyor. Genç yaşta artık birbirini arzulamayan insanlar çoğalıyor. Oysa cinsel enerji yaratıcıdır ve yeniliğe gereksinim duyar. Yokluğu insanı ruhen sakatlar" diyor. 'Sadakat' romanı dönemi geçmeyen, ikili ilişkilerde en çok yaşanan sorunlarla bizi yüzleştiriyor. Henüz bir İnci Aral okuru değilseniz, başlamak için en doğru kitaplar karşınızda.