Malumunuz Lozan Antlaşması bu sene 100. yılını tamamladı. Bu yüz yıl içerisinde bu anlaşmayla ilgili pek çok tartışma, söylenti ya da komplo teorisine şahit olduk. İlginç olanı ise bunların büyük çoğunluğunun yüzyıllık sürecin son birkaç yılında ses çıkarmış olması. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Anlaşması'nı Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi olarak kabul edeninden tutun, dünyayı yöneten elitlerin yüzüncü yılda yürürlüğe sokulmasını öngörerek dayattığı gizli maddelerle ilgili iddialara kadar sayısız görüş ve teoriye muhatap olduk. Bunca şeyin ardından şahsen geldiğim nokta koca bir belirsizlik ve kafa karışıklığı oldu. Muhtemelen yakın tarihimize ilgi duyan pek çok kişi de aynı durumda kalmıştır.
Ancak Lozan Antlaşması ile ilgili pek çok soru ve belirsizliğe cevap vereceğini düşündüğüm bir kitap beni bu dertten büyük ölçüde kurtardı. Yakın tarihimiz konusunda uzman ve yetkin bir akademisyen olan Prof. Dr. Ali Satan, Dr. Mervenur Tuzak ve Merve Yasavul tarafından kapsamlı biçimde hazırlanan 'Türk'ün Dönüşü
-Batı Basınında Lozan, Yeni Türkiye ve Cumhuriyet
' adlı kitap Mücadeleden Cumhuriyet'in ilanına kadar giden yolculuğu toplumun çoğu için halen sisli puslu bir manzara arz eden Lozan Antlaşması süreci üzerinden açıklığa kavuşturuyor. Ancak bu kitabı benzer konulara temas eden ve Lozan üzerine yapılmış sayısız çalışmadan ayıran çok önemli bir özelliği var. Yazarlar bu süreci aydınlatma misyonunu sadece Türk tarihçi, siyasetçi ve gazetecilerin bakış açısından anlatan çalışmalardan farklı olarak pek alışık olmadığımız bir açıdan ele alıyor ve Lozan anlaşmasında "karşı tarafı" teşkil eden ülkelerin bu son derece çetrefilli süreç sırasında bizimle ilgili haber, yorum, rapor ve kararları üzerinden yerine getiriyorlar. Bu farklı yaklaşımın nedenini ise şöyle açıklıyorlar: "Elbette karşının gözü bizim gibi görmeyecek... Aslında öğrenmek istediğimiz de tam budur. Biz kendi hikâyemizi biliyor, okuyor ve okutuyoruz. Acaba bu hikâye karşıda yani bizim dışımızdaki coğrafyalarda, devletlerde, topluluklarda nasıl yankılanıyor, nasıl anlatılıyor ve nasıl anlamlandırılıyordu?"
DETAYLI BİR ÇALIŞMA
Timaş'ın tarih serisinden çıkan 'Türk'ün Dönüşü
-Batı Basınında Lozan, Yeni Türkiye ve Cumhuriyet
', 1 Ocak-31 Aralık 1923 tarihleri arasında Türkiye'deki gelişmeleri neredeyse gün gün yabancı basın organları, resmî raporları ve günlük haber formatında yazılan olay, yorum ve değerlendirmeler üzerinden tahmin edilemeyecek ayrıntılar eşliğinde Türk tarafına sunuyor. Bu detaylı sunumda Lübnan'da çıkan Ermeni gazetelerinden Batı basının dev gazetelerine hatta İngiliz ve Amerikan arşivleri ve taşra yayınlarına kadar Lozan sürecinin pek çok hadisesinin yansımalarını okumak mümkün.
Bu sıra dışı çalışmanın akıcılığında Millî Mücadelenin Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya Hindistan Müslümanları tarafından destek amaçlı "Müncî-i Hilafet" (Hilafetin Kurtarıcısı) unvanı verilmesi, Lozan'da verilen diplomatik savaş ve Lord Curzon'un uyguladığı siyasi, diplomatik, istihbari ve psikolojik baskı yöntemleri, Türkiye'yi temsil eden İsmet Paşa ve heyetindekiler arasında cereyan eden fikir ayrılıkları gibi sayısız meseleye hızlı bakışlar atmak mümkün. Ya da Musul petrollerinin akıbeti konusunda benimsenen taktik ve tartışmalar, Boğazlar konusundaki önerilerinin benimsenmesi şartıyla Rusların Karadeniz filosunu Türklerin emrine verme vaatleri, anlaşma sürecinde sürgünde bulunan eski Sultan Vahdettin'in ne yaptığı, Türk- Yunan Mübadelesi kararının alınışı, müzakerelerin kesilme süreç, boğazlar meselesi üzerindeki tartışmalar gibi pek çok konu ve vaka hakkında 431 sayfaya yayılan zengin 238 başlığın herhangi birini okuyarak karşı tarafın da gözünden bir gazete kıvraklığıyla bilgilenmek ilginç bir okur deneyimi olacak.