1979 yılında Sinema Yazarları Derneği'nin hizmet ödülü kendisine verilir. Hüzünlenen Cahide Sonku, "Demek ki 40 yıldır beni unutmadınız" der. 44 yıl sonra Osman Balcıgil de, Türk sinemasının ölümsüz oyuncusunun hayatını anlatan Kızıl Çengi romanını yazarak, "Sen hiç unutulabilir misin!" diyor. Destek Yayınları'ndan çıkan romanda yazar, "Son yıllarını alkol bataklığına düşerek heba etti" diye anlatma kolaylığına kaçılan Cahide Sonku'nun hayatını mercek altına alıyor. Biyografi yazarlığında rüştünü çoktan ispat eden Balcıgil; Türkiye'de çığır açmak değil, çığırın kendisi olan usta aktristi artıları ve eksileriyle romanında harika bir üslupla anlatıyor. Kimseye akıl vermek haddime değil ama Zuhal Olcay'ın başrolde olacağı harika bir film olarak da karşımıza çıkabilir bu roman ileride. Cahide Sonku'nun arkadaşı Cevdet Merter'in ağzından başlayan romanın girişinde yakın dostu şöyle diyor: "Bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek, iyisiyle kötüsüyle, ismini tiyatro ve sinema tarihimizin en derinine, güzelliğiyle, beyniyle, dişiyle, tırnağıyla kazıdı. Eminim bu sözlerime itiraz edenler, Cahide'nin sanata dair bütün bilgisinin sahnede öğrendiklerinden, görgüsünün de zengin erkeklerin ona cömertçe sunduğu pahalı mücevherlerin, elbiselerin, son model otomobillerin markalarından ibaret olduğunu mırıldananlar çıkacaktır. İşte size iki ayrı Cahide, biri benim olan."
BEYOĞLU'NDA GEZERDİM...
Romanda tanıdığımız birçok isme de rastlıyoruz. Haldun Dormen'in tiyatrosunda Cahide Sonku ile yaşadığı sorun sonrası onu nasıl kibarca ve örnek şekilde vefalı bir şekilde veda ettiğini görüyoruz. Cahide Sonku'nun hem başrolü, hem yapımcısı hem de yönetmenlerinden olduğu Beklenen Şarkı, o sırada Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenci olan Zeki Müren'in ilk filmi oldu. Zeki Müren yine bir yolculuğa çıkarken, o sona yaklaşıyordu. Varlık Vergisi, bir takım siyasilerle ilişkiler, sanatçılar arası sürtüşmeler, hatta Cahide Sonku'ya yapılan haksızlıklar ve belki de sonun başlangıcı sahibi olduğu Sonku Film'in yanması. Kitaptaki dipnotta 1955 senesinde bir Cumhuriyet altınının 66.4 lira olduğu belirtilerek garsonlara bırakılan bahşişin 150 Cumhuriyet altını olduğuna dikkat çekilmiş. Bu romanı okurken yer yer Beyoğlu'nda dolaşıyorsunuz. El Hamra Apartmanı, Markiz, Lebon gibi dönemin ünlü mekanlarında dolaşıyoruz. Tabii ki Osman Balcıgil'in yalın ve akıcı üslubu dışında önemli dipnotlarıyla da tarihe ve İstanbul'a meraklı okurlar için bu roman aynı zamanda bir kaynak niteliğinde.