"Sehpa niyetine üst üste konmuş büyük ciltli kitaplar ve bodrumda bulduğum Thonet piyano taburesi. 1940'lardan kalma, iki rahat koltuk. Bunlar kıymete bindi son zamanlarda. Kepenklerinden sızan ışığıyla, ahşabın gıcırtısıyla benimsedim bu evi. Köşedeki aynalı dolap da buradaydı. Farklı dönemlerden eşyaların birbirine eşlik etmeleri, birbirlerinin dilini öğrenmeleri hoşuma gidiyor. Sevdiğim mobilyaları kendim bir araya getirmekle iyi yapıyorum... Kombinin ısısını yükselttim, bin de adaçayı yaptım... Uzun bir yola çıkacağımı hissediyorum, derinlere doğru. Herkesin vardır kendi içinde bir kalesi, duvarlarla çevrili."
Zeynep Göğüş yeni romanı Çok Yalan Söyledik'e bu satırlarla giriyor. Öyle güzel bir betimlemeler ki, ayağa kalkıp sanki ahşap zemine yavaşça basar gibi ses çıkarmadan çay koymaya gidesiniz geliyor. 2000'lere yaklaşırken üniversite okuyanların yakından takip ettikleri bir yazar Zeynep Göğüş. Çünkü Türkiye'nin Avrupa Birliği rüyasını, hayalini, hedefini -artık ne derseniz- yakından takip eden, konu hakkında akademik çalışmalar yapan, kitaplar kaleme alan bir yazar. Ancak Göğüş bir süredir kendini romana verdi. Ya da romanlar onu içine çekti. Hikayeler yazarını seçti de diyebiliriz. Bu akıcı Türkçe, vurucu kelime tercihleri, güçlü hikaye örgüleriyle kendi kitlesini oluşturdu Zeynep Göğüş.
Ankara'da kah Kızılay'dayız, kah Tunalı Hilmi'de, kah Ankara kalesinde ya da Çukurhan'da... Başkentte büyüyen üç kız arkadaşın ilişkileri üzerine kurulu romanda Ankara'da gezerken şehrin tahribatını da hatırlıyoruz, bilmiyorsak öğreniyoruz.
FLAMİNGO'DA PASTA YEDİ
Romanın ana karakteri Işıl, Ankara'ya bir belgesel çekmek için döner. Yolu eski dostları Selma ve Zerrin ile kesişir. Gençlikleri mücadele ile geçmiş bu üç kadın bir yandan yeniden bir araya gelip hasret giderirken, bir yandan da eski ve yeniyi konuşurlar. Geçmişi deşmek her zaman iyi fikir olmayabilir.
"Tesadüf müydü Selma ve Zerrin gibi Selva vakasında da ailelerin tanışık olması? Evler de yakın olunca içtiğimiz su ayrı gitmemeye başladı. Selma'nın Amerika'ya gittiği, Zerrin'in Flamingo'da pasta yemeyi ihmal etmeden örgüt peşinde olduğu yıldı kaybolduğunda. Kopuş anımızı tam hatırlayamıyorum. Nerelerde kim bilir Selva, hayatta mıdır ki? Zerrin de hiç bahsetmiyor." Böyle olmaz mı; evliliklerin dahil olduğu, araya iddialı kariyer hedeflerinin girdiği arkadaşlıkların dahil olduğu arkadaşlar, yıllar sonra iki yabancı gibi bakmazlar mı birbirine. Hatta kaçırırlar bakışlarını! Aynı yüzler değildir çünkü. Ya yıldır saklanan, sonra bir gün açılıp okunan mektuplar, eski hikayeler...
Roman yazarlığında Işık Ülkesinden yola çıkıp Yok Çünkü Telafisi diyen Zeynep Göğüş şimdi de Çok Yalan Söyledik diyerek üç genç kızın zaman içerisindeki değişimlerine ayna tutuyor. Romanı bitirirken "Evet çok yalan söyledik ama ilk yalan kendimize söylediğimizdi" diyerek kitabı masaya bıraktım.