Polisiye, hep eğlencelik görülür, çerez muamelesi yapılır. Bu önyargıyı değiştirmek zordur. İşte yaz geliyor, ne okuyalım kategorilerinde ilk sıralarda yer alır. Biraz edebiyattan dışlanır. İyi biliyorum, çünkü ben de onlardan biriydim. O ara casus romanlarına da sarmıştım, polisiye öyküler hafif geliyordu. Neyse ki ukalalığım kısa sürdü.
Alper Kaya'nın polisiyenin zaman tünelinde gezintiye çıkaran 50 Maddede Polisiye Edebiyat kitabını severek okudum. "Polisiye" diyerek bırakabilirdi, sorun da olmazdı. Ancak "Edebiyat" vurgusu, polisiyenin iyi yazarlık işi olduğunun altını çizmesi isabetli ve anlamlı olmuş.
Yerli ve yabancı yüzlerce kaynaktan yararlanan Alper Kaya, Türkiye'deki yüksek lisans ve doktora tezlerini de elden geçirmeyi ihmal etmemiş.
Böylece; "polisiyeye nereden başlamalıyım" diyen okur ile yazarların yanı sıra, nitelikli kaynaklara ulaşmak isteyenler araştırmacılar için de bir rehber kitabı olmuş.
"Suç ve suçlu var, bir de polis ya da dedektif. Bunlar bir araya geldiğinde polisiye olur mu" diye soruyor ve madde madde her şeyin bu kadar basit olmadığını ispatlıyor. Polisiyenin türleri ve kurallarıyla başlayıp ilk dedektiflik öyküsü, bu türün babası sayılan Edgar Allan Poe'nun Morgue Sokağı Cinayetleri kitabının hikayesiyle sürüyor. Birçok aydınlatıcı bilgiyle ilerleyen maddelerde; ilk dedektif efsane Sherlock Holmes'ten James Bond'a, Amanvermez Avni'den Cingöz Recai'ye, Komiser Nevzat'tan Dedektif Rebus'a kadar dünyanın dört bir yanından kahramanlar sökün ediyor. İtalya, İngiltere, ABD, Latin Amerika, Fransa, Almanya, İskoçya, İrlanda, İspanya, ve Japon polisiyesinin tarihini ele alıp yazarlar ve kahramanlarıyla geçit yapıyor.
Tabii ki bu türe yeni bir yön veren, deyim yerindeyse çağ atlatan Kuzey ülkeleri polisiyesi de önemli yer tutuyor. Türk edebiyatının ilk polisiyesi Esrâr-ı Cinâyât'ın yazarı, gazeteci Ahmet Mithat Efendi'den başlayıp, tefrikayla, mahlasla ilerlemesi oradan da Ahmet Ümit, Celil Oker, Osman Aysu'ya uzanan tarihi kökleri de öğreniyoruz.
Bilimkurgu, casusluk, bilişim, kara roman, mahkeme, çocuk, cinsiyet, eşcinsellik, postmodern alanında iyi polisiyeler de önemli başlıklar halinde yer alıyor.
"İyi polisiye iyi edebiyat olduğu kadar, beslendiği toplumun suç damarlarını ortaya koyan bir yapıt olmalıdır" diyen Alper Kaya, yazarın yaşanılan çağdan da yararlanması gerektiğini vurguluyor. Kadın yazarlardan da söz edilen kitapta polisiyenin kraliçesi Agatha Christie'ye hak ettiği gibi geniş bir yer ayrılmış. Conan Doyle'un 1887'den 1927'ye uzanan dilimde yazdığı Sherlock Holmes roman ve öykülerinin hangi sırayla okunması gibi kronolojik bir sıralama var ki, sadece bunun için bile Alper Kaya'ya teşekkür edilmeli...