"Tıp, nikahlı karım benim, edebiyat ise metresim. Birine kızarsam, geceyi öbürüyle geçiriyorum. Bu davranışımı belki biraz uygunsuz bulabilirsin, ama en azından sıkıcı değil. Hem benim bu ikiyüzlülüğümden ikisinin de bir şey kaybettiği yok!" Oyun yazarlığı ve öykücülük denince akla gelen en büyük isim olan Anton Çehov, yayıncısı da olan yakın arkadaşı Aleksey Suvorin'e bir mektubunda bunları yazmış. Çehov bir mutluluk reçetesi sunmuş bir bakıma hatta o reçeteyi bizzat kendi üzerinde uygulayıp başarısını sınamış, yani hayatında her zaman bir kaçış alanı, sığınacağı bir ikinci liman olmuş. 'Martı', 'Vanya Dayı', 'Üç Kız Kardeş' ve 'Vişne Bahçesi' gibi tiyatro oyunlarının yanı sıra 'Küçük Köpekli Kadın' ve daha yüzlerce eşsiz öykünün yaratıcısı olan Çehov'un bir mesleği de hekimlikmiş çünkü. Eleştirmenler de zaten onun oyunlarında ve öykülerindeki olağanüstü insan malzemesini, "öteki" mesleğine bağlıyorlar. Karakterleri arasında çok sayıda hasta ve hekim olması da başka nasıl açıklanabilir ki? Peki Çehov hangisine daha sadıkmış sizce; eşine mi, aşkına mı, yani hekimliğe mi, yazarlığa mı? Bence en iyisi, hasta, hekim, hastalık, iyileşme temalı öykülerinin bir araya getirildiği 'Doktor Çehov'dan Öyküler'i okuyup kendiniz karar verin. (Doktor Çehov'dan Öyküler, Can Yayınları)
Başka hekim yazarlar da var. Haydi uzağa gitmeyelim, bizden bir edebiyatçıya, Fikret Ürgüp'e bakalım... Geçtiğimiz yüzyılın ortalarında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirip Gureba Hastanesi'nde Prof. Dr. Eric Frank'ın yanında dahiliye ihtisası yapmaya başlayan Fikret Ürgüp 1950'lerde Enver Paşa'nın kızı olan psikiyatr eşi Dr. Mahpeyker Enver ile birlikte ABD'de ve İngiltere'deki çeşitli tıp kurumlarında çalışıyor, dönünce de Beyoğlu'nda bir özel muayenehane açıyor. Hastaları arasında sonradan yakın arkadaşı olacak Sait Faik, Mina Urgan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Özdemir Asaf, Cahit Sıtkı da var. Kendi de edebiyatla meşgul oluyor bir yandan, mesela dergilerde öyküleri yayımlanıyor. Kendi neslinin yalnızlığını ve topluma yabancılaşmasını anlatan bu öyküler daha sonra 'Van' ve 'Kısa Lodos Hikayeleri' adlarıyla basılıyor. 1977'de öldüğünde mezar taşına kendi arzusuyla şunlar yazılıyor: "Fikret Ürgüp bu dünyadan kurtuldu! Müthiş bir hikayeci, psikiyatrist, ressam ve yapayalnız bir 'melankolik'ti." (Bütün Eserleri, Everest Yayınları) Başka dillerden devam edelim... 16. yüzyılın büyük hiciv ustası Rabelais'nin gerçekte bir hekim olduğunu bilmiyordum ama öğrendiğimde buna hiç şaşırmadım. Zira Rabelais'nin insan bedenini ne kadar iyi tanıdığını, o bedenin işlemeyen yanlarını, bozukluklarını, "çıkmaz sokaklarını" ne kadar iyi bildiğini 'Gargantua' ve 'Pantagruel' adlı kitaplarında tüm netliğiyle görmek mümkün. (Gargantua ve Pantagruel, İş Kültür Yayınları
Alabildiğine alaycı bir dille Sovyetler Birliği'nin paranoid atmosferini, çürümüşlüğünü eleştiren fantastik romanı 'Usta ile Margarita' vesilesiyle tanıdığımız Ukraynalı yazar Bulgakov da hekim yazarlardan. İlahiyatçı bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Bulgakov, yazmaya olan olağanüstü tutkusuna rağmen hayatını kazanabilmek için tıp okumuş. Ama sonra kader ona tersten de olsa bir şekilde yardım etmiş, tedavi ettiği bir hastasından kaptığı tifo yüzünden ölümden zor kurtulunca hekimliği bırakarak esas arzusunun peşinden gitmeye karar vermiş. (Genç Bir Doktorun Anıları, İndigo Kitap)
Sherlock Holmes serisinin yaratıcısı İskoçyalı Doyle da tıp eğitimi almış edebiyatçılardan. Hekimlikte uzun süre dikiş tutturamamış, başka bir deyişle Çehov'un aksine Doyle "eşine" sadık kalamamış ve 20'li yaşlarında muayenehanesinde hasta beklerken oyalanmak için başladığı yazarlığı seçerek ilk mesleğini terk etmiş. (Sherlock Holmes, Everest Yayınları)
Modernist şiirin önde gelen temsilcilerinden Pulitzer ödüllü Amerikalı şair William Carlos Williams da tıp eğitimi alanlardan. "Anlaşılır ama okurken fazlasıyla yoğun bir çaba harcanması gereken bir poetikanın peşinde olduğunu" söyleyen Williams, çocuk hekimi olarak çalışmayı öldüğü güne kadar sürdürmüş. Tanıklıklarını ayrıntılı olarak anlattığı 'The Doctor Stories' adlı bir kitabı da var. (Seçme Şiirler, Yapı Kredi Yayınları) Örnekleri artırmak mümkün... Birkaç yıl önce kaybettiğimiz Engin Geçtan psikiyatr edebiyatçıların en ünlülerinden.