Sanat ve kültürle ilişkisini duyuş ve yaşayış biçimine yani hayat görgüsüne ve tüm bunların ışığında mekanın üzerindeki etkisine bağlayan Sadettin Ökten'in kültür ve medeniyet arayış sürecini anlamaya buradan başlayabiliriz. Çünkü Ökten, musiki ile meşgul olan, Kur'an tilavetlerinin, mevlitlerin, ilahi ve şarkıların icra edildiği bir evde büyüyor. Burada Sezai Karakoç'un çocukluk çağına dair kadim bir ahlakı barındıran ev modeli geliyor akla: "Annemin bana öğrettiği ilk kelime Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde..."
Mihrapta Asılı Kandil adıyla Turkuvaz Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturulan kitap, Ökten'in sanatının çıkış hikayesini çocukluğundan almasıyla başlayarak toplam yedi bölümden oluşuyor. Akademisyen, mimarlık profesörü, mütefekkir olan Ökten, 1 Eylül 1942 tarihinde İstanbul'da doğuyor. Şehir ve medeniyet konularında dersler vermesinin yanında bilim tarihi ve felsefesi, kültür, medeniyet ve sanat alanlarında özel ilgiye sahip.
Ökten'in kitabına verdiği isimden başlayarak düşünce duraklarını anlayabiliriz. Sanat üzerine ciddi birikim, yazı ve gözlemlerin olduğu bir kitaba mihrap ve kandil ismiyle başlamak yazarın zihin haritasını veriyor aslında. Çünkü mihrap, İslam literatüründe Allah'ın lütfunun yolunu açan bir kapı niteliğindedir. Mihrabın ortasında yer alan kandil ise Allah'ın nurunu simgeliyor. Ve İslam mimarisinde mihrap sembolik olarak "cennet kapısı" olarak resmediliyor. Bu başlangıç teması sanat görgüsünün tasavvurunun İslami gelenekle örtüşmesini vurguluyor.
Kendi gözlem ve yaşanmışlığından yola çıkarak sanatla bugüne kadar kurduğu ilişkinin, gözlemlerinin eserler üzerindeki tekrarıyla birlikte ciddi ölçüde duygusal deneyime dönüşmesinden bahsediyor. Bunun sonucu olarak yazara göre sanat olgusu bireysel ve toplumsal hayatımızdaki diğer olgular gibi mensup olduğu medeniyet tasavvurundan bağımsız değil. Ökten, Mihrapta Asılı Kandil için sanat olgusunu medeniyet tasavvuru açısından bakan bir zihnin ve duygusallığın ürünü olarak ortaya çıktığını özellikle belirtiyor.
Ökten; bireyin tutarlı ve çelişiksiz bir kimliğe bürünebilmesi için duygusal, bedensel ve zihinsel ihtiyacının bütünlük halinde sanatla karşılanacağını aktarıyor. Ökten'e göre bu bütünleşik yapı içerisinde duygusal ihtiyaç ihmal edilir veya ertelenirse; "O boşluğu hemen dolduran ve yabancı menşeili bir san'at, kendi değerlerini de ihtiva ettiği için özgün kimliği haleldar eder, zayıflatır ve nihayetinde atıl hale getirir."
TUBA KAPLAN