Ölümsüz şairlerden İsmet Özel, "Ben yaşarken koptu tufan / ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat / her şeyi gördüm içim rahat" diyordu ya hani bir şiirinde; yazar Elif Demirel de "Bir gece bir rüya gördüm. Rüyamda 'Gece'yi gördüm" diyerek ilk romanı Geceden Beri'yi yazmaya koyuluyor. Huzur vermiyor, öyle de bir derdi yok Everest Yayınları'nın keşfi genç yazarının. Genç derken hicap duydum. Zira bu satırlar pek genç işi değil. Haşa, çirkin bir itham değil söylemeye çalıştığım; damıtılmış bir kültürün yazıya dökülmesi, rüyaların gerçek hayat olduğuna inananlar için büyük bir hazine bu ilk roman: "Biri gelip ağzına bıçağı sokacak, seni içeriden delik deşik edecek de öyle gebereceksin sanıyorsun ama korkma, senin bu sıkıcı hayatın böyle renkli bir ölümle nihayet bulmaz, diyor."
Everest Yayınları'nın ilk roman yarışmasının kazananı Elif Demirel, "Yılandır" dediği kelimelere cümle içinde görev verirken cesur ama kurnaz değil asla. Dürüst davranıyor. Bunu romanı süsleyen çiçek isimlerinden görüyorsunuz. Okurken menekşe, sümbül, kasımpatı, nergis gibi çiçeklerin kokuları burnunuza gelmiyorsa, bu hayatımızın yapma çiçekçilerle işgalindendir emin olun!
ÖMÜR KELİMESİ ÇOK HEYBETLİDİR
Tatsız şeyler anlatırken, mizahi yaklaşımı elden bırakmamış Elif Demirel; okurken yüzünüze müstehzi bir tebessüm oturmasından haz duyuyorsunuz. Kahramanlarından Menekşe'yi anlatırken mesela: "Uzaktan akrabası olan Adil'le evlendiğinde on beş yaşındaydı ve henüz hiç kanamamıştı. Aslında evlendikten sonra hayatında hiçbir şey değişmedi. İki yüz metre ötedeki eve gelin gitti. Başka bir şehre, yan köye ya da merkezde bir eve değil, sadece iki yüz metre öteye kadar gidebildi... Menekşe, durmak nedir bilmeyen bir arı gibi çalışıyordu. Yalnızca geceleri, herkes uykudayken ve yapılacak bir iş kalmamışken biraz nefes alabiliyordu..."
Ya da başka bir acının içine yerleştirdiği kısacık cümleyle erkeklerin bitmeyen askerlik anılarının bıktırıcı olmasına gönderme yaparken: "Oğlum daha yedi yaşındaydı. Ömrü yedi yılmış desen, dediğinden utanırsın. Ömür sözcüğü başlı başına heybetli, çok uzun, çok kalabalık. Öyle geniş ki, içine dost kazıklarını, hayal kırıklıklarını, aşk acılarını, kaderin cilvelerini, sıkıcı askerlik anılarını alacak kadar yeri var..." Önemli kadın yazarlarımız Mine Söğüt'ün öfkesi, Hatice Meryem'in mizahı aklıma geliyor okurken Elif Demirel'i okurken. Son cümlesiyle de bu gecenin uzun olacağını anlayıp seviniyorum: "Gece'nin ölümden ilk kaçışı değildi bu. İlk sır oluşu değildi. Dünyanın ilk iç çekişi değildi..."